20 Aralık 2010 Pazartesi

Mehdiye Dair


Bir zatı muhteremin Üstad Bediüzzaman Said Nursi'nin Mehdi, Fethullah Gülen'in de Mesih olduğu iddialarına cevaben:

Üstad Mehdiyet makamının üç vazifesinden en önemlisini, yani ilkini yapmış olan ve sonradan gelecek olan şahsa bir yol haritası ve program olarak bırakmış olan muazzam bir şahsiyet ve mehdiyet makamının büyük bir temsilcisi idi. Ama bizim beklediğimiz manasıyla "Büyük Mehdi" değildi... Size bu konuda Üstaddan onlarca delil getirebilirim... Çünkü Üstad'ın Mehdi'nin vazifeleri arasında saydığı 2 ve 3. maddeler daha yapılmamıştır.

Mehdiyetin bir şahsı manevi olarak mevcut olduğu da doğrudur. Ama bu makamı en uç noktada temsil eden bir zat da olacaktır. Hadislerde geçen ve "Mehdi" sözü ile işaret edilen asıl şahıs, yani "Büyük Mehdi" ise daha ortaya çıkmamıştır.

Bu aynı Güneşin Batıdan Doğması hadisesinin hem manevi hem maddi olarak olacak olması gibi...
Veya Hz. İsa'nın gelmesi hadisesinin hem manevi (Hristiyanlığın aslına dönmesi), hem de maddi (Hz. İsa'nın bizzat gelmesi) olarak gerçekleşecek olması gibi...

Büyük Mehdi yakın zamanda gelecek inşallah. Bu 2015 olmaz da 2020 olur, ama bu civarda gelecek... Mesih ise ondan bir süre sonra, beyazlar içinde gelecek ve Deccal'i öldürecek. Bu hem mana aleminde Mesihiyetin Deccaliyeti öldürmesi anlamında olacak, hem de madde aleminde Hz. İsa'nın Deccal'i öldürmesi olarak olacak...

Buna dair delillerim özetle şöyledir:

1- Şu an Mehdiyetin ikinci evresi tatbik edilmektedir, bu doğru...
Ama bence Üstad son müceddid değil, sondan bir önceki müceddiddir. Çünkü son müceddid Mehdi olacaktır. (Müceddid sizin de bildiğiniz gibi "Yenileyici" demek ve Mehdi tüm ehli sünnet cemaatlerini bir araya getirip, hurafe ve bidatları kaldırarak sünnetin aslını ikame edecek, dolayısıyla son ve en büyük tecdid hareketini gerçekleştirecektir. Yani son Müceddid olacaktır.)

Üstad da bunu 29. Mektupta şu şekilde beyan etmiştir:

"Âhirzamanın en büyük fesadı zamanında, elbette en büyük bir müçtehid, hem en büyük bir müceddid, hem hâkim, hem mehdî, hem mürşid, hem kutb-u âzam olarak bir zât-ı nuranîyi gönderecek ve o zat da ehl-i beyt-i Nebevîden olacaktır."

Üstadın bu konudaki diğer beyanları da şunlardır:
===================================

*** Üstaddan sonra gelecek, ve Halife ünvanı ile şeair-i islamiyeyi ihya edecek. ***

"Tâ ahir zamanda, hayatın geniş dairesinde, asıl sahipleri, yani Mehdî ve şakirtleri Cenab-ı Hakkın izniyle gelir, o daireyi genişlettirir ve o tohumlar sümbüllenir. Bizler de kabrimizde seyredip Allah'a şükrederiz." -- Kastamonu Lahikası

"Şimdi hatıra geldi ki, eğer şeddeli M ve L'lar ve ikişer sayılsa, bundan bir asır sonra zulümatı dağıtacak zatlar ise, Hazret-i Mehdînin şakirtleri olabilir." -- 1. Şua

"Bundan sonra gelecek Mehdî-i Resulün temsil ettiği kudsî cemaatin şahs-ı mânevîsinin üç vazifesi olduğu, bunların imanı kurtarmak, hilâfet-i Muhammediye (a.s.m.) ünvanıyla şeâir-i İslâmiyeyi ihyâ etmek ..." -- 14. Şua

*** Üç vazifenin sadece birini, bir cihette yapan, Ahirzamanın Büyük Mehdisi sayılamaz. Büyük Mehdi bunların hepsini, tüm cihetleriyle yapacaktır ***

"Gerçi her asırda hidayet edici bir nevi mehdî ve müceddid geliyor ve gelmiş. Fakat herbiri üç vazifeden birisini bir cihette yapması itibarıyla, âhirzamanın büyük mehdîsi ünvanını almamışlar." --- Emirdağ Lahikası

"Üç vazifenin birden yerine getirilmesi, ancak Hazret-i Mehdî ve cemaatindeki şahs-ı manevî ile mümkündür." --- Kastamonu Lahikası

"Hazret-i Mehdî'nin, o vazifesini (1. Vazifeyi) bizzat kendisi görmeye vakit ve hal müsaade edemez. Çünkü hilafet-i Muhammediye (a.s.m.) cihetindeki saltanatı, onun ile iştigale vakit bırakmıyor. Herhalde o vazifeyi ondan evvel bir taife bir cihette görecek. O zat, o taifenin uzun tetkikatı ile yazdıkları eseri kendine hazır bir proğram yapacak,onun ile o birinci vazifeyi tam yapmış olacak." -- Emirdağ Lahikası

"Sonra gelecek o mübarek zat, Risale-i Nur'u bir programı olarak neşr ve tatbik edecek. O zatın ikinci vazifesi, Şeriatı icra ve tatbik etmektedir. Birinci vazife, maddî kuvvetle değil, belki kuvvetli itikad ve ihlas ve sadakatle olduğu halde, bu ikinci vazife gayet büyük maddî bir kuvvet ve hakimiyet lazım ki, o ikinci vazife tatbik edilebilsin. O zatın üçüncü vazifesi, hilafet-i İslamiyeyi ittihad-ı İslama bina ederek, İsevî ruhanîleriyle ittifak edip, dîn-i İslama hizmet etmektir. Bu vazife, pek büyük bir saltanat ve kuvvet ve milyonlar fedakarlarla tatbik edilebilir. ... O gelecek zatın ismini vermek, üç vazifesi birden hatıra geliyor, yanlış olur." --- Sikke-i Tasdiki Gaybi

"O ileride gelecek acip şahsın bir hizmetkârı ve ona yer hazır edecek bir dümdârı ve o büyük kumandanın pîşdâr (öncü) bir neferi olduğumu zannediyorum." --- 28. Mektup
===================================

Üstadın, veya ondan önce gelen başka mübarek zatların Mehdi zannedilmesini de Üstad şu şekilde yorumluyor:

"İşte büyük Mehdî'den evvel gelen emsalleri, numuneleri olan hulefa-i Mehdiyyîn ve aktab-ı Mehdiyyîn evsafları, asıl Mehdî'nin evsafına karışmış ve ondan rivayetler ihtilafa düşmüş." --- Mektubat

Yani her asırda gelen ve Mehdiyetin temsilcisi olan zatların vasıflarının, Üstad tarafından "Büyük Mehdi" veya "Asıl Mehdi" veya "Ahirzamanda gelecek olan Zat" diye işaret ettiği Mehdi ile karıştırılması sonucu, bu zatlar pek çokları tarafından Mehdi zannedilmiştir... Evet, bu geçmiş zatların hepsi Mehdiyet makamının temsilcileridir ve o makama göre o hadislerden bir hisseleri vardır, ama asıl gelecek olan Zat daha gelmemiştir...

Gül Devri ise, bize göre başlamıştır. Ama bir cihette de eğer bu tabir Ahirzamandaki Mehdi'nin liderliğinde kurulacak olan adalet ve huzur devletini temsil ediyorsa, daha başlamamıştır... Pek çok dehşetli hadisat-ı Ahirzamandan sonra ve Mesih Deccali öldürdükten sonra Gül Devrine girilecektir.

Büyük Deccal ise gene aynı şekilde, daha gelmemiştir.

Üstad 5. Şuada ve başka yerlerde "Hem Büyük Deccalın, hem İslâm Deccalının..." veya "Her iki Deccal" gibi tabirler kullanarak bunların iki ayrı şahıs olduğuna da işaret ediyor. Hatta bir kaç yerde İslam Deccalinin üç ayrı şahıs olduğundan (Cengiz Han, Süfyan vs.) bahsediyor. Ayrıca gene 5. Şuada Deccal'in öldürülmesinin iki vecihle, yani hem maddi cihette (Şahs-ı İsa Aleyhisselâmın kılınciyle maktul olan şahs-ı Deccalın), hem de mesleğinin öldürülmesi olarak manevi cihette (dinsizliğin azametli heykeli ve şahs-ı mânevîsini öldürecek ve inkâr-ı ulûhiyet olan fikr-i küfrîsini mahvedecek) olacağını söylüyor.

Bunu 1. Mektupta da aynen yazıyor:
"Âhirzamanda, felsefe-i tabiiyenin verdiği cereyan-ı küfrîye ve inkâr-ı ulûhiyete karşı, İsevîlik dini tasaffi ederek ve hurafattan tecerrüd edip İslâmiyete inkılâp edeceği bir sırada, nasıl ki İsevîlik şahs-ı mânevîsi, vahy-i semâvî kılıcıyla o müthiş dinsizliğin şahs-ı mânevîsini öldürür. Öyle de, Hazret-i İsâ Aleyhisselâm, İsevîlik şahs-ı mânevîsini temsil ederek, dinsizliğin şahs-ı mânevîsini temsil eden Deccalı öldürür; yani, inkâr-ı ulûhiyet fikrini öldürecek."

Hz. İsa, yani Mesih ise, bir anne ve babadan doğmayacak ve şu an cismiyle beraber hayatta bulunduğu semadan gelecek... Bu da henüz olmamıştır... Bu aynı şekilde Hz. İsa, Ramiz Efendi'nin oğlu da olmayacak demektir.

"Hazret-i İsa'nın semavi nüzûlü kat'î olmakla beraber; mana-yı işârîsiyle başka hakikatleri ifade ettiği gibi" --- Kastamonu Lahikası

Ayrıca Hz. İsa'nın gelerek bu İsevi cemiyetine liderlik yapacağını da söylüyor:
"Müslüman İsevîleri" ünvanına lâyık bir cemiyet, o Deccal komitesini, Hazret-i İsâ Aleyhisselâmın riyaseti altında öldürecek ve dağıtacak, beşeri inkâr-ı ulûhiyetten kurtaracak." --- 29. Mektup

"Dinsizlik cereyanına karşı ayrı ayrı iken mağlûp olan İsevîlik ve İslâmiyet, ittihad neticesinde dinsizlik cereyanına galebe edip dağıtacak istidadında iken, âlem-i semâvatta cism-i beşerîsiyle bulunan şahs-ı İsâ Aleyhisselâm, o din-i hak cereyanının başına geçeceğini, bir Muhbir-i Sadık, bir Kadîr-i Külli Şeyin vaadine istinad ederek haber vermiştir." --- 15. Mektup


Hz. İsa'nın Mehdiye tabi olması ise, o da diğerleri gibi hem maddi, hem manevi cihette olacak... Yani Hz. İsa hem Mehdi'nin arkasına bizzat şahsıyla geçerek ona tabi olacak, hem de Hz. İsa'nın temsil ettiği Hristiyanlık saflaşarak İslama tabi olacak.

Bu hadiselerin ancak öncüleri başlamıştır... O yüzden ne Mehdi, ne Mesih, ne de Deccal halen ortaya çıkmamıştır...

Bazı hadis ve rivayetlerin aslı ortaya çıkana kadar tevil yoluyla tefsir edilmeleri de sık rastlanan bir durumdur.
Misal: "Fakir koyun çobanlarının (bedevilerin) yüksek bina yapmakta yarışması" hadisini bu güne kadar "Cowboy" olan ve bir nebze çoban sayılan Amerikalılar ile tefsir ediyorlardı... Oysa ki o yarışın çok yakın zamanda Dubai-Katar gibi asıl bedevi-çoban memleketlerinde aynen ortaya çıktığını gördük...

Bunun gibi "Ahirzamanda Fırat'ın altında altın bir dağ çıkması" da geçmişte "petrol", şimdi de "su" olarak tefsir edilmiştir ama, kuvvetle muhtemel çok büyük bir "altın" rezervi de çıkacaktır ve o çıktığı zaman hadis asıl tefsirini bulmuş olacaktır...

Özetle Mehdi, Mesih ve Deccal'in gelmiş oldukları görüşünüze katılamıyorum... O yüzden ne Üstad Mehdidir, ne de Gülen Mesihtir, ne de MK Deccal'dir... Hepsinin kendi makamlarında hisseleri vardır ama, bu isimlerle müsemma asıl zatlar daha gelmemiştir... Allah'u a'lem, yakın bir zaman sonra önce Mehdi ve Deccal, sonra Mesih gelecek ve hepsi de aynı devirde buluşacaklar...

3 yorum:

Adsız dedi ki...

Yeni BaBiL Kulesi İstanbulda (mı) kuruluyor!
www.antalyabugun.com/?page=makale&MID=11834

Adsız dedi ki...

Merhaba, bloğunuza girip yazılarınızı okudum, bir kaç kere üstünden geçtim, hatta bi soruma bile cevap vermişsiniz Allah razı olsun. Ama uzun bir zamandır yazmıyorsunuz inş iyisinizdir , merak ediyorum öyle bir ahval içindeyiz ki dibe doğru gidiyoruz maddi manevi ( kendi şahsım adına söyliyeyim) nedir bu bilim kurgu filminin içindeki aciz çaresiz halimiz? Ne olacak bunun sonu sizce? Acil bir kıyamet kopmayacaksa -gerçi gecikti bile :( Mehdi nin gelmesi yakın mıdır, bu virüs dabbet ül arz mıdır? Bu yazdıklarımı sadece soru olarak algılamayın lütfen, kuvve i manevi ye açısından, akl ı selim olan insanların yazılarına ihtiyacımız var , okunmasa bile tarihe not düşmelisiniz bu gidişatı , ki bir sonraki nesil istifade etsin düşüncelerinizden. Fikir yalnızı ,gurbette bir birey olarak sizden ricamdır. Selam ve dua ile..

Sultan-ı Yegah dedi ki...

Elhamdülillah.

Kıyametin ne zaman kopup kopmayacağını Allah bilir.. Sahabe devrinden beri alimler "zaman ahirzamandır" demişler, "daha beteri olmaz" demişler, her gelen asır bir öncekini aratmış.
Bu konuda bilgimiz sınırlı olduğu için yorum yapmaya gerek yok.

Bu yazıyı yazdığımdan beri 10 yıl olmuş, şu an farklı düşünüyorum..
Mehdi belki de geldi geçti.. Biz farkında değiliz.

Corona dabbetül arz olabilir, olmayabilir. Belki bir kaç sene sonra daha beter bir versiyonu çıkar, Allah bilir.

Dabbetül arz, ayetle geleceği kesin bildirilmiş bir canlı.. Ama ne tür bir canlı, o konuda bilgi yok. "Üzerlerine söz vaki olduğunda onlara yer yüzünden bir dabbe çıkarırız, o da onlarla konuşur ve muhakkak insanların ayetlerimize yakinen iman etmediklerini söyler".

Corona ile yatıp kalkan bu dünyaya ben günlerdir "Allah'tan da bu kadar korksa idik..." diyorum.
Bu küçücük virüs insanlığa hakikaten insanların Allah'a iman etmediklerini gösterdi.. Ama anlayana..
Korkunun eseri olarak nasıl tedbir aldıklarını, hayatlarını nasıl kısıtladıklarını, küçücük bir virüsün %1 ihtimalle canlarına dokunacak bir tehdidine karşı nasıl ciddiyetle çalıştıklarını gösterdi..
Eğer insanlar olarak Allah'ın tekrarlı ve şiddetli tehditlerini ciddiye alsaydık, Allah'a itaat konusunda çok daha ciddi, çok daha gayretli olurduk, ama heyhat..

Allah'a yakinen inanmıyoruz ve bu küçük canlı herkese bunu gösterdi.. Bunda problem yok.

Bu hali ile Corona virüsü bir dabbetül arz sayılabilir mi? Allah'u a'lem..

Mehdi ve diğerleri ile alakalı olan yorumlara gelince...

"Dünyanın Allah katında bir sinek kanadı kadar kıymeti olsaydı, kafirler ondan bir yudum su içemezdi"
Dünyayı asıl vazifesinden (imtihan meydanı olmasından) öte değerlendirip, üstüne bu kadar ciddi kafa yormamak lazım..
Yarın yok olup gidecek, üzerindeki tüm eserler silinecek ve sadece insanların amelleri, sevapları ve günahları kalacak..
O zaman hangi ülke hakimmiş, kim dünyaya hükmetmiş, bunun bir anlamı olmayacak.

Böyle olmasaydı, Kerbela olmazdı.
Dünya imtihan dünyası olmasa ve imtihanı kazanacak olanlar az olmasaydı, Hz. Hüseyin'in yanında 70, Yezid'in yanında 70bin kişi saf tutmazdı.

Bence olanları ve olacakları bir kenara bırakıp, ahiretimizi düşünüp, ona göre yaşamalıyız..

Çünkü Allah dilediğini dilediği şekilde yapar, kimseye de ihtiyaç duymaz.
Bizim kendimizi olmadığımız bir noktada konumlandırıp, güya dini yüceltiyormuşuz/yüceltecekmişiz gibi kendimize paye vermemiz kibirden başka bir şey değil..

Memleketin başına gelenlerin altında da bu hissiyat yatıyor..
Allah, haddini aşarak kendini Allah'ın sözcüsü/temsilcisi gibi gören/gösteren ve Allah'ın açık emir ve yasaklarını ihlal ederek, her türlü gayr-i meşru yola tevessül ederek güya Allah'ın dinini yüceltmeyi amaçlayanları yerle bir etti.. Anlayana..

Ama ortalık hala Allah'ın adına konuşan/icraat yapandan da geçilmiyor..
Ne "kimse kimsenin günahını yüklenmez" ayetini umursayan var, ne gıybeti, ne haksızlığı, ne zulmü, ne de başka şeyi..

Allah imhal eder (mühlet verir) ama asla ihmal etmez..
Zalim Allah'ın kılıcıdır, onunla intikam alır, sonra da döner ondan intikam alır..
Onların bir tuzağı varsa, Allah'ın da bir tuzağı var.. Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır..

Bir zamanın mazlumları bugünün zalimleri olduysa bu da kaderdir.. Biz kendimize bakalım.

Allah'a ne derece itaat ediyoruz, ahireti ne kadar ciddiye alıyoruz, onu sorgulayalım..

Yoksa Mehdi gelse ne, gelmese ne.. Kalbimizde iman nuru olup da onu tanıyamadıktan sonra..