13 Şubat 2011 Pazar

Ferdi Günahlar ve Kurumsal Kimlikler

İsra Suresinde muhteşem bir hukuk kaziyesi olarak şu ifade geçer: "Vela teziru vaziretun vizra uhra"-"Kimse başkasının günahıyla günahlanmaz."

Bu ayet umumidir ve kapsamı da geneldir. Bir insan ne etnik kökeninden, ne aidiyet hissettiği topluluktan, ne de içinde bulunduğu kurumdan ötürü sırf arada illiyet bağı var diye suçlanamaz ve günahkar sayılamaz.

Benzer şekilde bir insanın bir günahı da şahsını umumi günahkar yapmaz. Günahlar da kendi fiil kayıtları içinde kalırlar ve bireyin tüm diğer fiillerini günahkar yapmazlar.

Konunun kavramsal yönünü bir kenara bırakıp basit örnekler vermek gerekirse:

* Bugüne kadar bize düşman belletilen sair milletlerin ve dinlerin mensupları, sırf atalarının işlediği veya işlediği iddia edilen günahlardan ötürü günahkar sayılmaktadır. Bu yanlıştır, çünkü İslam'da "Hz. Adem'in günahı herkese paylaştırılır" tarzı yaklaşımlara yer yoktur. Babanın işlediği günahtan çocuk sorumlu tutulamayacağı gibi, ataların suçlarından da torunlar sorumlu tutulamazlar.

* "Müslüman Terörist", "Yahudi Terörist" gibi kavramlar kullanılamazlar, zira hiçbir dinde teröre yer olmadığı için bu suçu işleyenlerin yaptıkları bir dini ve o dinin milyonlarca mensubunu bağlamaz.

* Herhangi bir sosyal topluluk (örn. cemaatler) mensubunun yaptığı bir hata, eğer o topluluğun düsturları içerisinde yer almıyorsa, sadece o bireyi bağlar ve ferdi bir hatadır. Örneğin bir topluluk içinde, o ülkedeki hırsızların oranı kadar hırsız varsa, o topluluğa mensup birilerinin hırsızlığı o topluluğa atfedilemez. Hata yaygın bile olsa bu durum değişmez. Zira her topluluğu bireyler oluşturur ve bireyler yaygın olarak günah işleyebilirler.

* Günah bir kurumun veya kurumsallaşmış bir yapının mensupları tarafından işlendiğinde, eğer o kurumsal yapının düsturları içerisinde böyle bir günaha yer yoksa, günahı işleyen birey kurumsal kimlik ile beraber anılamaz. Örneğin "İmam içki içti", "Yüzbaşı tacizci çıktı", "Polis banka soydu" gibi ifadeler çok yanlıştır ve kullanılmamaları gerekir. Zira bahsi geçen günahların tamamı bireysel günahlardır ve o günahları işleyenlerin ait oldukları kurumsal yapıları bağlamazlar.

* Atfedilen bir suç kurumsal kimliği ilgilendirdiği durumlarda (meslek suçları gibi), sırf olayı tanımlamak için kurumsal kimlikle beraber kullanılabilir. Ama suçun ferdiliği kavramına özen gösterilmeli ve kurum karalanmamalıdır. Örneğin "Trafik Polisi rüşvet alırken yakalandı" denilebilir ama "Bir Trafik Polisi daha rüşvet alırken yakalandı" veya "Manav, Trafik Polisine rüşvet verirken yakalandı" denilemez.

* Hırsızlık yapan birinin aynı zamanda yalancı olduğu veya adam yaralayan birinin aynı zamanda gaspçı olduğu farzedilemez. Aynı şekilde Ramazan'da akşam rakı sofrası kuran bir insanın günahı doğrudan diğer fiillerini bağlamaz ve onları nakzetmez. Bu insan içki içiyor diye orucunun geçersiz olduğu farz edilemez veya o konuda samimiyetsizlikle veya benzer kusurlarla suçlanamaz.

Bütün bu kaideler ortada dururken, son yıllarda bazı kurumlar içerisindeki gizli saklı defterler açığa çıkmaya başladı diye o kurumların tamamını karalamak da çok yanlıştır. Bu kurumların mensuplarının hatalarından bahsederken tamlamalar düzgün kurulmalı, vurgular düzgün yapılmalıdır. "Korgeneral Hasan" darbe planlayabilir ama kırmızı ışıkta geçen "Hasan Bey"dir. "Hakim Celal" adam kayırabilir ama alem yaparken yakalanan "Celal Bey"dir.

Benzer şekilde bin tane darbeci yüzünden yüzbin subay-astsubay, yüz tane hukuk tanımaz yüzünden onbin hakim-savcı töhmet altında bırakılamaz. Örneğin 60 ihtilalini yapan TSK değil, 10 tane cuntacı subaydır. Darbeden sonra da 306 generalden önce bir kısmını tutuklatmış, sonra 235 tanesini de tek seferde emekli edip geriye 24 general bırakmışlardır. Bu arada 4171 subayı da emekli etmişlerdir. Durum böyle iken, "60 ihtilalini yapan ordu" diye bir ifade kullanılamaz, zira cuntacılar o orduya da darbe yapmış ve mensuplarının çoğunu tasfiye etmiştir. Aynı şekilde pratikte bir darbe toplantısı olan, ama resmiyette bir plan semineri olan toplantıya katılanların tamamı da "darbeci" diye etiketlenemez, zira hem aralarında görev icabı katılmak zorunda olanlar vardır, hem de hepsi darbeci olsaydı o plan semineri dışarıya sızmazdı ve belki de başarılı olurdu.

Türk Ordusu içerisinde cuntacılar, darbeciler ve millete ihanet tuzakları kuranlar da mevcuttur ama subayların büyük bir kısmı bu ülkenin şerefli evlatlarıdır. Sessiz çoğunluk bir kenarda dururken, kurumlar azgın azınlıklar ile özdeşleştirilmemelidir. Bugüne kadar milyonlarca şehit ve gazi vermiş bu Peygamber (SAV) Ocağının kurumsal kimliğini zedelememeye özen göstermelidir.

Bu hususlar çok önemlidir zira koca bir kurumu töhmet altında bırakacak şekilde davranmak, hem o kurumun mensupları ile halkın arasında bir mesafe açar ve kurumu halktan koparır; hem de o kurumun tüm mensuplarına iftira atmak kadar ağırdır ve bunu yapan şahıs, o kurumun tüm mensupları ile teker teker helalleşmeden kendisini temize çıkaramaz.

Özetle:
Günahlar ferdidir ve nakledilemezler.


PS: Blogdaki tüm yazılarım ortada iken bu yazıyı Ergenekon savunuculuğu olarak görecek bir kısım körlere de tek kelime ile "selametle" diyorum...

Hiç yorum yok: