11 Şubat 2011 Cuma

Hiç Ölmeyecekmiş Gibi Dünyaya Çalışmak

"Hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için, yarın ölecekmiş gibi ahiret için çalış" diye bir söz halk arasında çok meşhurdur ve hadis olarak bilinmektedir. Lakin başta Kütüb-i Sitte olmak üzere sahih hadis kitaplarında böyle bir hadis yoktur ve hadisin lafzı da İslamın temel kaidelerine uymamaktadır.

Gene de bir ihtimale binaen hadisi reddetmekten çekindiğim için açıkça yalan veya uydurma hadis demeyeceğim, ama onun yerine varlığı kesin olan bir ayeti, Bediüzzaman'ın İşarat'ül İ'caz ile ortaya koyduğu tefsir metodolojisine göre elimden geldiğince tefsir edeceğim:

Kasas Suresi, 77. Ayet: "Vebtagi fi ma atakellahu eddarel ahireh, vela tensa nasibeke mineddunya" -"Allah'ın sana verdiği her şeyde ahiret yurdunu ara. Dünyadan da nasibini unutma."


Bu ayeti iki kısma ayırırsak, ahiretle alakalı kısmı şu şekilde tefsir edilir:
1. Ayette aramak fiili için kullanılan "ibtiga", Türkçe'ye de geçmiş olan "rağbet"le aynı köktendir ve bugüne kadar yazılmış en kapsamlı Arapça Sözlük olan Edward William'ın 8 Ciltlik Lexicon'unda "to search for/seek - diligently, studiously, sedulously, earnestly" olarak tanımlanır. Yani sadece aramak değil, "özenle, titizlikle, ısrarla ve samimiyetle aramak" demektir.
2. "Fi", "içinde" demektir. Ahiret yurdu her şeyin içinde, kapsamında aranmalıdır.
3. "Ma" burada "ne olursa olsun (whatever)" anlamındadır ve kısıtlamaları kaldırmak içindir. Yani "her şey" bu kapsama dahildir.
4. "Atakellah", "Size Allah'ın verdiği" demektir ve sizin sahip olduğunuzu zannettiğiniz herşeyi Allah'ın verdiğini ve mülkün hakiki sahibinin sadece Allah olduğunu belirtir. Bu ifade ile de mülkiyetiniz olmayan birşeye şiddetle bağlanmanın da manasız olduğuna işaret eder.
5. "Dar-el ahiret", "Ahiret yurdu, ahiret evi" demektir ve dünyadaki hayatımızın geçici olduğunu ve asıl vatanımızın ahiret yurdu olduğunu vurgular.

Dünya ile alakalı kısmı da şu şekilde tefsir edilir:
1. "La tensa", "unutma" demektir. Yani dünyaya gösterilecek özen, sadece unutmamak seviyesinde olmalıdır.
2. "Nasibeke", "nasibin" demektir. Yani elde edeceğimiz şeyin ancak nasibimiz olacağını ve biz istesek de istemesek de nasibimizden fazlasını veya azını elde edemeyeceğimizi vurgular. Üzerimize düşen sadece elimizi uzatıp nasibimizi almaktır.
3. "Min", "ba'zılaştırma - bir kısmını ayırma (from)" ifade eder. Yani dünyadan payımıza düşenin dünyanın sadece bir kısmı olduğunu, tamamını kapsamadığını belirtir.
4. "Dünya" ise "dun","aşağı, alçak" kökünden gelir ve dünyanın kıymetini belirtir. Denaat, tedenni, edna gibi kelimeler de aynı kökten türetilmiştir ve alçaklık/aşağılık, alçalmak, en alçak/en aşağı gibi manalara gelirler. Yani dünya öyle özenle rağbet edilecek bir yer değil, (ahiret yurduna kıyasla) aşağı bir mekandır.

Bu iki parçayı birleştirirsek, ayetin tefsiri şöyle olur:
"Allah'ın lütfu ile size verdiği her şeyin ama her şeyin içinde özenle, titizlikle, ısrarla ve samimiyetle asli yurdunuz olan ahiret yurdunu arayın. Bu arada ahiret yurduna kıyasla aşağı bir yer olan ve kalbi alakaya değmeyen dünyadan sizin payınıza ayrılmış olan nasibinizi de unutmayın ve elinizi uzatıp alın."

Şimdi alın bu ayeti, baştaki cümle ile kıyaslayın. Arada dağlar kadar fark vardır..

Tefsirde kusur varsa eksik bilgime aittir. En doğrusunu Allah bilir...

Hiç yorum yok: