26 Mayıs 2009 Salı

Suriye Sınırındaki Mayınlar Üzerine

Bazıları unutabilir ama, ben hatırlıyorum...

Lübnan'a asker gönderilmesi gündemdeydi. Halkın %70-80'i bunu istemiyordu. Millet "Benim askerim Yahudinin canını korumak için mi gidecek? Bir can kaybı olursa hesabını kim verecek?" diyordu.

Konuyu Genelkurmay Başkanı Yaşar Paşaya sordular:
"O meclisin takdiridir. Bizim bu konuda bir dahlimiz olmaz. Karar verirler, uygularız" mealinde bir cevap verdi.

Mecliste oylama yapıldı. AKP Milletvekilleri %97 gibi rekor bir oranla yasaya onay verdi, askerler gitti.

Aradan 6 ay geçti geçmedi. Afganistan'a asker gönderme gündeme geldi. Gazeteciler tekrar konuyu Genelkurmay Başkanı Yaşar Paşaya sordular. Açık ve net konuştu. "Tek bir asker bile gitmeyecek" dedi. Hani meclis kararı? Ne oldu demokratlığınıza?

Aynı konuyu, aynı saatlerde Tayyip Erdoğan'a sordular. "Bize resmi makamlardan henüz öyle bir talep ulaşmadı. Ulaştığı zaman gereğine bakarız" dedi.

Sonuç: Tek bir asker bile gitmedi...

Peki sizce Lübnan'a asker gönderilmesi kararı, Meclisin tamamen kendi bağımsız iradesiyle verdiği bir karar mıydı? AKP Milletvekilleri halktan bu kadar aykırı düşünemez... O işin arkasında bir çapanoğlu vardı.

Şimdi mayın temizlenecek diyorlar. Başbakan inat ediyor. Tüm halk karşı ama, inat ediyor... Genelkurmay Başkanlığı da "Biz yapamayız" diyor...

Peki sizce olay nedir?

Eğer mayınların 44 yıllık kiraya verilmesi hususunda Genelkurmayın zımni izni/desteği/talebi yoksa, ben de arap olayım...

Başbakan bunu yapabilir mi? Yapamaz. Ya-pa-maz. Yapamayacağını da göreceksiniz.

Sonrasında da kendisine bu kanunu geçirmesi için dayatanlara: "Elimden geleni yaptım ama olmadı" diyerek bir kenara çekilecektir.

Peki mayın temizleme olayı nedir? 510 km - 350 metre derinlikte bir alan. Toplamda 178 km2 ediyor. (Yani Kıbrıs adasının 50'de biri... 2 katı değil.) 615bin civarında mayın gömülü bu alanda.
Yani yaklaşık 300 m2'ye bir mayın düşüyor.

Bunları çıkarmanın envai çeşit yöntemi var. Profesyonel yer tespit yöntemleri, profesyonel araçlar, profesyonel şirketler... Hepsini bir kenara bırakalım. En basit metodu anlatayım:

Bir şahıs, metal dedektörü ile veya el yordamıyla arama yaparak 1m2 alanı minimum 4 dakikada tarar. Günde 150 m2 alan tarayabilir. Bu uzman olursa, 300 m2 alan da tarayabilir. Bir mayını çıkarması da 30dk sürer.

Yani toplamda bir kişi bir günde 300m2 alanı tarayarak, 1 mayın çıkarabilir. Bir kişi, yılda 200 gün çalışarak 4 yılda 800 mayın temizler.

Ortalama 800 kişi, 4 yılda 178 km2 alanı tarayarak 615bin mayını temizleyebilir. Hadi bunları ekip yapın, 1600 kişi olsun.

TSK bu işi yapamaz mı? O kadar personeli mi yok? Yoksa 1 haftalık eğitim vermekten mi aciz? Peki teçhizatı mı yok?

Profesyonel araçları tamamen es geçiyorum bakın. Zırhlı araçlara, greyderlere takılan silindirli, taraklı sistemleri, titreşimli sistemleri, vs. saymıyorum bile. Mayın dedektörü ve kasatura da mı bulamıyorlar?

Benim bu konuda tek görüşüm vardır. Birileri ya bu topraklara konmak, ya da Başbakanı tüketmek için bir tuzak kurmuş, tehdit ediyorlar ve şantaj yapıyorlar. Ki bu şahsıyla değil ülkenin ve halkın selamet ve güvenliği ile de ilgili olabilir. Başbakan da iki arada bir derede kaldığı için bunu savunmak durumunda kalmış. Genelkurmay da zımnen bunu destekliyor.

Başka açıklaması olan buyursun yazsın...

25 Mayıs 2009 Pazartesi

J.D. Rockefeller Üzerine

John Davison Rockefeller. 1870'de Standard Oil şirketini kurdu. Gazyağı vs. satarak zenginleşti. Ortadoğu'yu o dönem Royal-Dutch Shell (bildiğimiz Shell) ile paylaşan adamdır.

1. Dünya Savaşından en karlı çıkan adam da kendisidir.

Standard Oil de 1911 yılında anti-tekel yasaları yüzünden bölünmüş, Bölünmeden Continental (sonradan Conoco, şimdilerde Conoco-Philips), Amoco (şimdilerde BP'nin bir parçası), Chevron, Esso (Exxon, şimdilerde Exxon-Mobil), Mobil (şimdilerde Exxon-Mobil), Sohio (şimdilerde BP'nin bir parçası) çıkmıştır.

Bir dönem Ortadoğuyu paylaşan ve 7 kızkardeş (7 sisters) diye de anılan 7 firmanın 4'ü Standard Oil'in bölünmesiyle ortaya çıkmıştır (Exxon, Mobil, Chevron, Amoco). (Diğer 3'ü de Shell, Gulf ve Texaco).

Bunların en büyükleri olan Exxon'un şu anki cirosu 400 milyar$, karı ise 40 milyar$'dır... Özetle, Türkiye bütçesi kadar bir cirosu var. Tabi o derece de gücü var...

Misal Rockefeller'ların 1923'te ABD Devlet Başkanı Warren Harding'i tekel yasaları ve petrol sahaları ile alakalı anlaşmazlıklardan dolayı öldürttükleri söylenir... (Anthony Sampson - Seven Sisters, Raif Karadağ - Petrol Savaşları)

Bu adamlar kendi menfaatlerine dünyayı yakacak adamlar... Bugüne kadar dünyanın rantını paylaşmışlar, bugünden sonra da bu rantı kimseye bırakmak istemezler...

9 Nisan 2009 Perşembe

Obama Ziyareti ve CSIS Raporu Üzerine

Bence Obama'nın gelişinin altında, Abdullah Gül'ün Rusya'ya gidişinin etkisi vardır. Dikkat ederseniz 12 Şubatta Gül Rusya'ya gitti. 20 gün sonra "Obama 5-6 Nisan'da Türkiye'ye geliyor" dediler. Ziyaret zaten yapılacaktı ama, bildiğim kadarıyla erkene aldılar.

Obama'nın "Türkiye'yi AB'ye alın" diye ısrar ettiğini de bir hatırlayın...

Bunun altında da "AB kapısı kapanır, AB rüyası biterse, Rusya limanlarına yelken açacak bir Türkiye" korkusu olduğuna neredeyse eminim...

TSK komuta kademesinin Obama'yı dinlemeye TBMM'ye girmesi de bir acaip...

Herkes çok taraflı oynamasa ilişkiler çok basit çözülecek ama...

CSIS raporunu da biraz inceledim. Kuşkularımı haklı çıkaracak görüşler içeriyor...

Özetle:
1. Türkiye bağımsız bir siyaset güdüyor. ABD de başlarda buna şaşırmış, ama şimdilerde kabullenmiş görünüyor...
2. ABD, Türkiye'nin bağımsız siyaset gütmesinden ve Rusya ile yakınlaşmasından rahatsız.
3. Türkiye doğal müttefik olarak ABD'yi görüyor ama Rusya ile de "Abdülhamit Politikası" çerçevesinde dans ediyor.

Rusya bağlantılarını incelediğimde:
"Ergenekon Rusya ile işbirliği yapıyor, tasfiye edenlerin arkasında ABD var, ama hükümet de Rusya'yla iyi ilişkiler içerisinde... Bir gariplik var bu işte..." diye düşünüyordum. Şimdi resmin parçaları biraz daha netleşti...

Meraklısına ilgili alıntılar:

---
"Ankara seeks fuller consultation from Washington on major U.S. policies and initiatives visà- vis the Middle East, Russia, and the Caucasus. It also wants to be treated as a trusted ally that shares many common values, even as it pursues distinct policies that advance Turkish interests.

Washington wants Ankara to be a reliable regional and global partner, at peace with its neighbors but not overly close to undemocratic regimes, and influential with its Muslim neighbors through its leadership and example. This role is best assured if Turkey deepens its democracy and pursues reforms required for European Union (EU) integration."
---
"If accession negotiations fail at this critical juncture, the consequences would be severe and widespread. Europe would lose the support of a critical ally in a region vital to its national and energy security. Failure would likely accelerate the growth of nationalist and illiberal political forces in Turkey counter to U.S. interests and trigger even more obstructionist policies concerning NATO-EU cooperation and within NATO itself. Relations with the United States could also be damaged, and Turkey’s efforts to deepen ties with other international partners, including Russia and states in the Middle East and Asia, would likely accelerate."
---
"Russo-Turkish rapprochement is a historic development that was in the spotlight following the August 2008 war in Georgia. The growing trade, investment, and energy ties during the past decade as well as the personal relationship between prime ministers Putin and Erdoğan have influenced this dynamic.
Turkey’s evolving sense of its national interests and its strategy of zero problems with its neighbors have led Ankara to a more explicit balancing of its relations between its NATO allies and Russia. Turkish officials insist that their cooperation with Russia is being pursued with a proper wariness and that Turkey remains firmly tied to its Euro-Atlantic moorings; however, Turkey’s geostrategic position has always been perilous, and a highly unbalanced trade relationship and Turkey’s energy dependence enhance Russian leverage."
---
"Ankara feels confident that it can work effectively with Russia and other littoral states to promote economic cooperation and security in the Black Sea region. Ankara has resisted expanded NATO operations in the Black Sea, arguing that they are unnecessary and will only feed Russian fears of encirclement, with damaging consequences to its regional interests, including stability in the Caucasus."
---
"Although the United States is not an official party to the ongoing negotiations, it does have a major stake in their outcome. The failure of Turkey’s EU bid would no doubt have a number of negative consequences for the United States. The collapse of the accession process could easily fuel nationalist sentiments in Turkey counter to U.S. interests. Turkey might then turn away from its Western allies and institutions such as NATO, where it has been an invaluable ally. Turkey’s growing ties with Russia and attitude during last summer’s Georgia crisis seem to underscore at least the possibility of such a shift. Alternatively, Turkey might opt to become even more obstructionist in NATO, blocking EU-NATO initiatives, joint planning, and cooperation."
---
"From a U.S. perspective, a failure to keep Turkey anchored within Europe and the transatlantic community more broadly opens the door to the possibility of closer Turkish-Russian or Turkish–Middle Eastern ties. At a time when U.S. national security gives precedence to Iraq and the promotion of stability in the broader Middle East, losing Turkey as a moderate and secular ally in the region would be a crushing blow to U.S. interests. Furthermore, Turkey’s possible position as a NATO member state excluded from the EU could pose real problems for the future of EU-NATO
cooperation, which the United States is intent on enhancing.33 NATO has recently experienced a glimpse of just how obstructionist Turkey can be, as Ankara has attempted to leverage its position within NATO to pressure Brussels into action on the accession front. The Turkish government refused to approve NATO activation orders for both Kosovo and Afghanistan operations that involved cooperation with the EU. It is now clear that Turkey will not hesitate to impede NATO unity when it believes its interests are at stake."
---
"Perhaps most worrisome for U.S. policymakers is the degree to which Turkey’s evolving sense of its national interests and strategy of zero problems with its neighbors have led Ankara to a rebalancing of Turkey’s relations with Russia and with its NATO allies. The convergence of interests between Ankara and Moscow has also been fueled by the rapidly growing and highly unbalanced trade relationship caused by Turkey’s energy dependence and huge deficit, a situation that further enhances Russian leverage in the bilateral relationship."
---
"The Turkish response to the August 2008 conflict in Georgia spotlighted the degree of rapprochement that has taken place between Russia and Turkey during the past decade. Prime Minister Recep Tayyip Erdoğan evinced, for a NATO member, a striking neutrality toward the conflict.

He said:
Some are trying to push us toward the U.S. and some toward Russia. . . . One of the sides is our closest ally, the United States. The other side is Russia with which we have an important trade volume. . . . [I] will not allow Turkey to be pushed to one side or the other. We will act in accordance with Turkey’s national interests.

A second surprise came when Ankara revived its proposal for a regional peace mechanism— the Caucasus Stability and Cooperation Platform—in discussions with Moscow and other regional governments without prior consultations with Washington or other NATO capitals."
---
"The Russian leadership delights in trying to split NATO allies from Washington and puts forward policies that weaken the U.S. position of supreme arbiter in regional disputes in Russia’s backyard. Given Ankara’s deep concerns about violations of territorial sovereignty, which are caused by Turkey’s internal Kurdish opposition, Turkey’s immediate reaction to the Georgia war should serve as an unsettling wake-up call about how Moscow’s influence has grown in recent years."
---
"Moscow’s powerful new economic leverage over Turkey was demonstrated after the Georgia war in a brutal manner that virtually amounted to blackmail. To pressure the Turkish government to invoke the Montreux Convention and not allow U.S. military ships to transit the Black Sea to provide aid to war-devastated Georgia, Russian customs officials began targeting Turkish truck shipments for increased scrutiny, resulting in massive delays and more than $1 billion in lost revenues for Turkish businesses. With hundreds of Turkish trucks stopped at the Russian border, Ankara threatened Moscow with retaliation, but then quickly backed off. Ankara realized that, as Turkish Prime Minister Erdoğan put it, “otherwise we would be left in the dark.” An agreement to simplify procedures was reached in mid-September 2008, but it has yet to be fully implemented. Speculation abounds about a link between the temporary restrictions and Turkey’s support for Georgia’s territorial integrity."
---
"It was also striking that, while much of the West was still invoking new Cold War imagery after the Georgia war, in September Turkey signed a contract for $70 million to receive Russian antitank guided missiles; this was Turkey’s first arms deal with Moscow in more than a decade. This balancing act seems likely to persist, as most Turkish officials assess the Russian invasion of Georgia as an aberration unlikely to be repeated if Russia does not again feel threatened."
---
"It was surprising to Washington that Prime Minister Erdoğan first approached Prime Minister Putin before Turkey approached its NATO allies, the EU, or any heads of the Caucasus states to discuss the Caucasus Stability and Cooperation Platform."
---

16 Mart 2009 Pazartesi

Son Dönemde Türkiye-Rusya İlişkileri ve Avrasyacılığın Doğuşu

KRONOLOJİ

2 Nisan 2001: İstanbul'da Türkiye, Gürcistan, Romanya, Rusya Federasyonu, Ukrayna ve Bulgaristan'ın katıldığı Karadeniz İşbirliği Görev Grubu (BLACKSEAFOR) kuruldu.

3 Haziran 2001: 6 gün sürecek Uzakdoğu Gezisi kapsamında Çin’e bir ziyaret gerçekleştiren Genelkurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu, Çin Cumhurbaşkanı ve Çin Genelkurmay Başkanı ile görüştü.

15 Haziran 2001: Şangay Beşlisine Özbekistan’ın da katılması sonucu bir deklarasyon yayınlanarak Şangay İşbirliği Örgütü resmen kurulmuş oldu.

14 Ocak 2002: Rusya Genelkurmay Başkanı Anatoli Kvaşnin Türkiye’yi ziyaret etti. Kvaşnin Türk Genelkurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu ile görüştü. İki Genelkurmay Başkanı arasında “Askeri Alanda İşbirliği Çerçeve ve Askeri Personel Eğitim İşbirliği Anlaşması” imzalandı. İmza töreninde konuşan Hüseyin Kıvrıkoğlu, iki büyük dost ülke silahlı kuvvetleri arasındaki işbirliğini hukuki bir temele oturtmak ve geliştirmek amacıyla, bu anlaşmayı imzalamak üzere bir araya gelmekten mutluluk duyduğunu söyledi. Karşılıklı çıkar ve iyi niyet esaslarına dayanan bu işbirliğinin, iki ülke arasındaki ilişkilere iyi bir ivme kazandıracağına inandığını belirten Orgeneral Kıvrıkoğlu, bu ilişkilerin iki ülke halkının kaynaşmasına ve dünya barışına da katkıda bulunacağını ifade etti

3 Haziran 2002: Genelkurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu Rusya’ya bir ziyaret düzenledi.

21 Haziran 2002: Aleksandr Dugin, Türk-Slav ittifakı esasına dayalı, Orta Asya Türk Cumhuriyetleri, Ortadoğu Devletleri, İran ve Türkiye ile ittifakı da kapsayan "Avrasyacılık" fikrini ortaya atarak "Avrasya Hareketi" adında bir parti kurdu.

31 Ağustos 2004: 32 yıl sonra ilk defa bir Rusya Devlet Başkanı Türkiye'ye geliyor. Vladimir Putin'in 2-3 Eylül tarihleri arasında yapacağı ziyarette enerji işbirliği, petrol boru hatları, ATAK helikopter ihalesi, Kıbrıs ve Kafkasya konularının gündeme gelmesi bekleniyor.

1 Eylül 2004:Beslan-Kuzey Osetya'da rehine krizi. 334 rehine öldü.

2 Eylül 2004: Putin Kuzey Osetya krizi yüzünden Türkiye ziyaretini iptal etmek zorunda kaldı. Putin Cumhurbaşkanı Sezer'e telefon ederek gelemeyeceğini bildirdi.

5 Aralık 2004: Rusya Devlet Başkanı Putin'in Ankara ziyareti. Görüşmelerde Rusya-Türkiye ilişkileri, enerji işbirliği ve savunma işbirliği konuları konuşuldu.

17 Mayıs 2006: Danıştay Baskını.

31 Mayıs 2006: Rusya Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov Türkiye'ye geldi.

27 Haziran 2006: Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer resmi ziyaret için Rusya'ya gitti. Rusya'ya giden ilk Cumhurbaşkanı olan Sezer, görev süresi boyunca ABD'ye hiç resmi ziyaret yapmadı. Sezer ayrıca Azerbaycan'a 5 kere gitmesine rağmen İngiltere'ye hiç gitmedi.

29 Haziran 2006: Moskova'da bir araya gelen Ahmet Necdet Sezer ve Vladimir Putin iki ülkenin "Çok yönlü güçlendirilmiş ortaklığa" ulaştıklarını açıkladı.

18 Ekim 2006: Rusya Genelkurmay Başkanı Yuri Baluyevski ABD'nin Polonya ve Çek Cumhuriyetlerine kurmayı düşündüğü füze savunma sistemini sert bir dille eleştirerek silahlanma yarışının tekrar başlayabileceği imasında bulundu.

18 Aralık 2006: İlker Başbuğ’un Cercle D’Orient’e (Büyük Klüp) kabulü. (Başvuru 9 Aralık öncesi).

10 Şubat 2007: Rusya Devlet Başkanı Putin Münih'teki Uluslararası Güvenlik Konferansında NATO ve ABD'yi hedef alan sert bir konuşma yaptı. Bu konuşma Rusya'nın değişen Askeri Doktrininin işaretçisi sayıldı.

11 Şubat 2007: Yaşar Büyükanıt’ın 6 günlük ABD Ziyareti.

15 Şubat 2007: Putin'in konuşması tam metin olarak Genelkurmay'ın internet sitesinde yayınlandı.

5 Mart 2007: Rusya Güvenlik Konseyinin açıklamaları, Rusya'nın Askeri Doktrin değişikliğinde son aşamaya gelindiğine işaret olarak algılandı. Yeni Askeri Doktrine göre Rusya'ya yönelik birincil tehdit ABD ve NATO.

27 Nisan 2007: E-Muhtıra verildi.

5 Mayıs 2007: "Web sitesinde yeniden yapılanma ve arşivleme çalışmaları" gerekçesiyle E-Muhtıra yayından kaldırıldı.

5 Mayıs 2007: Rusya Genelkurmay Başkanı Yuri Baluyevski’nin Haziran ayı başında Türkiye’ye bir ziyaret yapacağı bildirildi.

21 Mayıs 2007: Yasemin Çongar Putin'in konuşmasının TSK internet sitesinde yayınlanmasının ABD yetkilileri tarafından bir mesaj olarak algılandığını ve ABD'nin e-muhtıranın arkasında Rusya'nın olmasından şüphelendiğini söyledi. Çongar ayrıca ABD yetkililerinin Türkiye'de Rusya etkisi altına girmiş asker ve sivil kafalar olduğunu düşündüklerini söyledi.

22 Mayıs 2007: Ulus Anafartalar Çarşısı önünde büyük bir patlama oldu. Patlamanın hedefinin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt olduğu ileri sürüldü.

1 Haziran 2007: Rusya Genelkurmay Başkanının Türkiye ziyaretinin ertelendiği açıklandı.

4 Haziran 2007: İlker Başbuğ’un Çin Ziyareti.

12 Haziran 2007: Ümraniye Baskını.

21 Haziran 2007: Rusya Genelkurmay Başkanı Yuri Baluyevski ABD’nin Füze Kalkanı projesini dondurmasını istedi.

x Haziran 2007: Sezer Rusya’ya gitti.

25 Haziran 2007: Putin İstanbul'a geldi.

22 Ocak 2008: Veli Küçük gözaltına alındı.
22 Mart 2008: Doğu Perinçek ve Kemal Alemdaroğlu gözaltına alındı.

6 Nisan 2008: Aslı Aydıntaşbaş: Putin Soçi’deki zirvede Bush'a 'Dava demokrasi açısından yanlış. Dava aleyhine siz de uluslararası kamuoyuna bir açıklama yapsanız iyi olur' demiş… (Dezenformasyon??)

30 Haziran 2008: Levent Ersöz Rusya'ya kaçtı.
1 Temmuz 2008: Hurşit Tolon ve Şener Eruygur gözaltına alındı.

1 Eylül 2008: Rusya Deniz Kuvvetleri Komutanı Vladimir Visotskiy ve Türk Deniz Kuvvetleri Komutanı Metin Ataç, Karadeniz'de seyir halindeki Kemalreis fırkateyninde bir görüşme yaptı. Görüşmede "İki ülke deniz kuvvetlerini ilgilendiren konular ve bölgedeki son gelişmeler üzerinde görüş teatisinde bulunulduğu" açıklaması yapıldı.

2 Eylül 2008: Rusya Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov Türkiye'ye geldi. Babacan'la bir araya gelen Lavrov, "Sadece siyasi, ekonomik ve ticari değil, kültürel anlamda da sıkı iş birliği istiyoruz" dedi.

22 Ekim 2008: Aleksandr Dugin Doğu Perinçek ve Kemal Alemdaroğlu gibi isimlerle görüştüğünü doğruladı ama Ergenekon'la ilişkilendirilmeyi kabul etmedi ve "Ben Neo-Avrasyacılığı destekliyorum, Ergenekon'u değil" dedi.

Ergenekon davasının tamamen siyasi bir sipariş olduğunu ve tutuklanan kişilerin hiçbir suçu bulunmadığını vurgulayan Dugin, "Ergenekon davası, tek kutuplu dünya sistemini savunan, Büyük Ortadoğu Projesi'ni ortaya atan okyanus ötesindeki Atlantik Hareketine hizmet eden batılı istihbarat servislerinin Türk vatanseverlere karşı açtığı bir davadır" dedi.

Ergenekon soruşturması çerçevesinde gözaltına alınan Türk vatanseverlerin cezaevinden ideolojik olarak daha da güçlenerek çıkacaklarına inandığını da ifade eden Dugin, "Daha önce
Avrasyacılar tarafından AK partiye karşı açılan kapatma davasına karşılık olarak Atlantikçiler tarafından Ergenekon davası ortaya atıldı. Sıradaki hamle ise artık bizim olacak" şeklinde konuştu.

7 Ocak 2009: Tuncer Kılınç ve Kemal Yavuz gözaltına alındı.

12 Şubat 2009: Abdullah Gül 4 günlük Rusya ziyaretine çıktı.

7 Mart 2009: Obama’nın Nisan ayında Türkiye’ye geleceği bildirildi.