16 Ocak 2008 Çarşamba

Evrim Teorisi

Bir dine inanıp da kuralları ile bağlı kalmak istemeyen insanlar, vicdanlarını rahatlatmak için dinleri ve dolayısıyla Yaratıcıyı inkar etme ihtiyacı hissediyorlar. Bir Yaratıcının varlığını inkar ettikleri durumda da kainatın ve canlıların ortaya çıkış şekline bir cevap bulmaları gerekiyor. Aksi takdirde gerçeği aramaya programlı vicdan onları rahat bırakmıyor.

Evrim Teorisi de bu ihtiyaca binaen ortaya atılmış bir teoridir. Ve adı üstünde, "Teori"dir.
Bu teori canlıların evrimleşmesi üzerine bina edilmiştir. Ama en büyük eksigi, "hayat"ın evrimleşmesidir. Evrim Teorisyenleri buna bir açıklama getirmekten acizdir. Bu yüzden bu konuya girmek de istemezler.

"Hayat" atomların içinde mevcut sihirli bir güç mudur? Bir enerji formu mudur?
Cansız olan atomlar, bir canlının vücuduna girdiklerinde hangi kanunlar dahilinde iş görmektedir? Ne yapılıp edileceğine karar verdiği düşünülen DNA ve RNA da haddi zatında cansız atomlardan oluşan moleküler yapılardır. Hayatın özü bunlar mıdır?

Canlılar Karbon, Azot, Hidrojen, Oksijen gibi 4 temel elementten oluşur. Hatta bu elementler zamanın filozofları tarafından Toprak(Karbon), Hava(Azot), Su(Hidrojen), Ateş(Oksijen) şeklinde tanımlanmıştır. Peki havada, suda, toprakta cansız halde bulunan bu atomlar, canlı vücuduna girince nasıl "hayat" buluyorlar?

Ve en başta, bu "hayat" denilen meçhul, nasıl evrimleşti? Elementler bir araya gelince sihirli bir değnekle mi canlandılar?

Ayrıca ortada çok büyük bir "Sistem Sorunu" vardır. Mutasyon-seleksiyon gibi detaylarla uğraşan teorisyenler maalesef bu sorunu görmüyorlar, görmemezlikten geliyorlar.

Söyle ki:
Sistem, içindeki parçalarla bir bütündür. Parçaların bir kısmının yokluğu, sistemin de yokluğunu getirir.

Ekosistemi düşünün. Birbirine mutual şekilde bağlı pek çok canlı var. Bunların hepsinin bir anda evrimleşmesi gerekiyor. Ya da koordineli bir şekilde evrimleşmeleri gerekiyor. Aksi takdirde sistem olmaz. Sistemin içindeki canlılar da yaşayamaz. Avlanacağı canlı olmayan bir avcı yaşayamaz misali.

İnsan vücudunu düşünün. İnsan vücudu tüm sistemleri ile bir bütündür. Dolaşım Sistemi, Boşaltım Sistemi, Sinir Sistemi, Üreme Sistemi, Solunum Sistemi, Hareket Sistemi... Bunların hepsi kendi içinde bir sistemdir. Bir parçasının yokluğu tüm sistemin yokluğunu getirir. Ve bütün bu sistemler de insan Vücudu Sisteminin parçalarıdır. Herhangi birinin yokluğu İnsanin yokluğunu getirir. Bu sistemleri eksik olan bir canlı yaşayamıyor. En basit bir canlıda bile bu sistemlerin çok basit versiyonları mevcut. Bunlar bir anda gökten zembille düşer gibi mi ortaya çıktılar? Yoksa bu sistemler toplu olarak bir anda mı evrimleştiler? Tek tek kendi içlerinde koordineli evrimleşmeleri bir yana, kendi aralarında da koordineli evrimleşmeleri gerekiyor. Ve bu evrim esnasında bu sistemlerin tamamının çalışır halde olması lazım ki canlının hayatı devam edebilsin.

Örnek vereyim:
200 çeşit parçası olan bir motor düşünün. Bu motorun yapım aşamasında bu motor çalışmaz. Bütün parçaları tam ve çalışır hale geldiğinde çalışabilir. Siz bir motordan milyon kat kompleks bir canlının, bütün sistemlerinin yapım aşamasında da çalıştığını (hayat sahibi olduğunu) farzediyorsunuz.

Bu büyük bir çelişkidir.

Bunları birleştirin. Dünyadaki hayatı toplu bir sistem gibi düşünün. Bu sistemi oluşturan en küçük parçadan en büyük parçaya kadar bütün sistemler bu sistemin devamı için geçerli. Bu durumda bütün bu sistemlerin en başta mevcut olması gerekiyor.

Geçelim.

Evrim Teorisinde "Zayıf"ın yasama hakkı yoktur. Doğal Seleksiyon vardır. Peki o zaman yavru halindeyken en aciz varlık olan insan nasıl seleksiyona uğramadı? Bunun mantığını oturtabilen var mi? 6-7 yaşına gelene kadar anneye muhtaçtır insanoğlu. En baştaki anne nereden ortaya çıktı? Parça parça evrimleşerek gelindiyse, ilk canlının anneye ihtiyacı yoktuysa, bu ihtiyaç nasıl ortaya çıktı? Bu ihtiyaç ortaya çıktığında, yani ilk aciz bebek ortaya çıktığında, bu bebek neden doğal seleksiyona uğrayıp ölmedi? Sonuçta bunun bir çıkış noktası olması lazım. İşin garip tarafı, yavru iken en aciz varlık olan insan, tüm canlı hayata hukmeden bir varlık.

Bunu geçelim, insan evrimleşmesi noktasında erkek-dişi olayı nasıl açıklanıyor?
İnsan eşeyli üreyen bir varlık. Teorideki ilk canlı ise eşeyli üremiyor. Peki insan hangi evrede eşeyli üremeye geçti? Bir anda damdan düşer gibi mi oldu bu? A canlısı bölünerek çoğalıyordu. Ya da kendini dölleyip çoğalıyordu. Sonra doğan canlı, mutasyon sonrası eşeyli üreyen bir canlı olarak doğdu. Peki bunun eşi nerde?? Dişi ve Erkeğin evrimleşmesi mevzusu evrim teorilerinde
neden anlatılmaz? Cinsiyet ne zaman ortaya çıktı? Cinsiyetsiz olan canlı bir mutasyon sonucu dişi ve erkek genlerine sahip oldu da, doğan çocukları birbiriyle mi çiftleşti? Bu derece büyük bir mutasyon, bir nesilde nasıl mümkün olabilir? Yoksa aynı anda, aynı mekanda, aynı canlı türünün iki farkli bireyi evrimleşerek, biri dişi-diğeri erkek yavru doğurmuş, ve bunlar birbiriyle çiftleşerek sonraki nesli mi oluşturmuştur?

Tek bir insanın evrimleşmesi bile bu kadar düşük bir ihtimalken, aynı evrimin, aynı yer ve aynı zamanda dişi-erkek farklılığı ile iki kere gerçekleşmesi ne derece mümkündür? Peki bunun eşeyli üreyen milyon çeşit canlı türü için aynı şekilde gerçekleşmiş olması ne derece mümkündür?

Bunu geçelim, ara türler neden yok?
İki maymun evrimleşti diyelim. Onların çocuklarından bir nesil oluşması, o neslin içinde bazı bireylerin mutasyonla değişmesi ve gelişmesi, o bireylerden oluşacak nesilde bunun yine tekrarlanması lazım. Bu durumda aradaki bireylere ne oldu? Neden ara türler yok? Zayıftılar ve seleksiyona uğradılar deniyorsa, neden en başta seleksiyona uğramadılar? Yani X ve Y maymunları Z yavrusunu doğurdu, bu yavrunun neslinde bu iş tekrarlandı ve insan ortaya çıktı. Z yavrusu ne oldu? Doğal seleksiyona uğradı, kayboldu deniyorsa, bir sonraki nesli nasıl doğurdu? Yok yaşadı deniyorsa, örnekleri nerede? Maymun ile insan arasında bir ara tür mevcut mu dünyada?

Fosilleri var deniyor. İnsan için maymun kafataslarını montajlayarak ara tür fosili oluşturan meşhur evrimciler, bu işi tüm canlılar için de yapmayı düşünüyor mu?

Ayrıca Doğal Seleksiyon neden en başta maymunları selekte etmemiş? Öyle ya, maymundan daha üstün bir türe evrimleşen insanoğlu, Doğal Seleksiyon kurallarına göre oradaki diğer maymunlara yaşam hakkı tanımaması lazım. Zayıf türün yok olup, güçlü türün domine etmesi lazım.

Hadi karambole yaşadılar diyelim. Aradakiler de karambole seleksiyona uğradı gittiler. Ara türlerin kalıntıları nerede o zaman? Dünyada milyon çeşit canlı var. Bunların hepsi bir şekilde evrimleşmişse, ara türler nerede? Bunların seleksiyonu nasıl gerçekleşmiş? Ara türler hep seleksiyona maruz kalmışsa, sonraki tür nasıl ortaya çıkmış?

Evrim noktasında en ters gelen noktalardan biri de "maksimum düzensizlik" prensibi.

Basit parçalardan oluşmuş bir bütün düşünün. "İndirgenebilir Karmaşıklık" diyerek, bütünün çok basit elementlerin bir araya gelmesinden oluştuğunu iddia edebilirsiniz. Yapı taşlarının basitliğine bakarak karmaşık bir yapının kendi kendine oluşabileceğini de düşünebilirsiniz.

Bu mantıklı gibi görünse de, doğanın işleyiş sistemine tamamen zıt.

Kumdan bir kale düşünün. Çok ayrıntılı yapılmış olsun. Yapıya baktığınızda bir mükemmellik görebilirsiniz. Ama incelediğinizde, bunun "indirgenebilir karmaşıklık" olduğunu da iddia edebilirsiniz. Sonuçta temel yapı taşı basit kum taneleridir.

Ama Doğanın özelliği, kum tanelerini bir araya getirip o tarz bir yapı oluşturmak değil, oluşmuş o tarz bir yapıyı dağıtmaktır...

Termodinamik, Enerji Prensipleri, Maksimum Düzensizlik...

Doğada "hayat" ve "irade" denen sihirli güçlerin etkili olduğu yerler hariç sentez yoktur. Sadece analiz, yani ayrışma vardır. Doğadaki mevcut kanunlar hiçbir zaman basit parçaları bir araya getirip karmaşık bir sistem oluşturmaz. Bir dış faktör olmadan basit bir kum tanesi bile hafif bir tepeyi kendi başına çıkamaz. Dış müdahele de doğanın diğer kanunları olursa, bunların müdahelesi maksimum düzensizliğe doğrudur. Bunun en basit örneği de "Ölüm"dür.

Hayat vücuttan çıkıp gittikten sonra, doğa ölen canlının mevcut sistemini ayrıştırıp en basit parçalarına indirgiyor. Evrim ise bunun tersini iddia ediyor. Ya da bu işlemin tersinir olduğunu.

Eucaryot, Procaryot hücre vs. diyerek en ince ayrıntıya girip, ayrıntılarda kaybolanların aklına gelmeyebilir bunlar. Ama dışarıdan bakan için çok büyük bir tezat.

Bu soruların bir kısmı farz-i muhal cevaplansa bile, tümünü cevaplamadan Evrim Teorisi diye bir şeye inanmak da mantık dışıdır.

Nikon marka bir fotoğraf makinesini alın inceleyin. Sonra deyin ki, bu makine kendi kendine metallerin bir araya gelmesi ile, evrimleşerek vs. ortaya çıktı. Sonra da buna inanın.

Sonra en gelişmiş fotoğraf makinesinden bin kat gelişmiş insan gözünü inceleyin. Görüş açısı, her çeşit ışık ortamına anında adapte olan ayar sistemi, enerji ihtiyacının minimum olması, her mesafeye otomatik odaklanma, hareketli cisimleri net görebilme, kendi kendini temizleme, kendi kendini tamir etme vs. gibi tüm ayrıntılarını inceleyin. Sonra bu kendi kendine evrimle oluştu diyerek üstüne bir de buna inanın...

İnsan yapısı en basit bir cismin bile insan yapısı olduğunu hemen tespit edebilen insanoğlu, insan yapısından milyon kat daha kompleks olan canlıların da bir Yaratıcısının olduğunu nasıl göremez anlamak mümkün değil.

Uzayda bir gezegene gidilse ve orada dünyanın şu anki halini bulsalar, ama canlı hiçbir varlık olmasa... Buna tesadüfi oluşum diyen çıkar mı? İstanbul gibi bir şehri bomboş görseniz, bu şehir doğanın tesadüfi kanunlarıyla kendi kendine olmuştur diyebilir misiniz?

Peki bir şehirden çok daha karmaşık yapıya sahip, üstüne "hayat" gibi sihirli bir özelliği olan insan vücudu ve dünyadaki canlı hayatı için bunu nasıl diyebiliyorsunuz?

Düşünün ve olaya mantıkla yaklaşın. Doğruyu arayın. Kendinize bir doğru seçip onun doğruluğunu ispatlamaya çalışmayın. "Evrim vardır" diye bir doğmayı ön kabul ile doğru farzedip buna delil aramaktan vazgeçin. Evet, evrimciler de dogmatik insanlardır. Dogmalar ille dinlerden çıkmak zorunda değildir. Bilimin de dogmaları vardır ve yeniliklere açık olamayan bilim adamları da dogmatiktir. Tarih bunu hayatlarıyla ispatlayan bilim adamları ile doludur.

Dediğim gibi, dinleri ve bir Yaratıcının varlığını inkar edip keyfince yaşamak isteyen insanoğlu, vicdanını rahatlatmak için bir teori ortaya atmak zorunda kalmıştır. Bu teoriye inanmak isteyenler de, sorulara gözlerini kapatarak, kendilerince teoriyi ispatlayan herşeye sıkıca sarılabilirler. Kendi bilecekleri bir mevzudur. Ama en azından bu saçma sapan teoriyi gerçekmiş gibi gözümüze sokmaya uğraşmasınlar.

Copyright© 16.01.2008 YST

17 yorum:

Adsız dedi ki...

Biyalog değilim fizikçiyim ama az çok bilimsel yöntemi biliyorum. Dolayısı ile evrim teorisi derken burada kastedilen kütle çekim teorisi gibi bir anlamdır. Bilimde teori en üst bilimsel geçerliliktir. Bunu kimya, matematik veya herhangi bir başka bilim dalı içinde söyleyebilirim. Bilimsel yöntemle bir teori nasıl çürütülür bellidir. Öncelikle bunu bir bilim insanı olarak belirtmek istedim.

Bir müslüman olarak ise evrim teorisinin temellerinin darwinden 1000 yıl önce el-nazzam ve el-cahıza dayandığını ve dahi pek çok islam aliminin evrim teorisine benzer düşünceleri zamanında savunduğunu, evrime karşı günümüz islam dünyasındaki karşı çıkışın hristiyan dünyasının ve kilisenin yansıması olduğunu söyleyebilirim.

Eğer konu fizik ile ilgili bir konu olsaydı teoriyle ilgili ayrıntılı olarak bilgi verebilirdim. Türkiyede yetişmiş bir çok biyolagdan daha fazla konuya hakim olsam da alanım olmayan bir konuda çok da fazla söz söylemek istemem.

Sultan-ı Yegah dedi ki...

Bana "Tebligat ulaşmadı, Noter kaydındaki vekaletnamede hususi dava açma yetkisi ayrıca tanımlanmamış" ve saire gibi "usül itirazı" yapmayın da, "esas"la ilgili bir yorum yapıyorsanız onları yazın.

Usül (sizin bilimsel yöntem dediğiniz şey) zamanla değişir. Bugünkü usül, dün yoktu, yarın olmayacak. Bunları yazanlar da insanlar. Teori nasıl çürütülür veya kaynağı nedir diye yorum yapacağınıza, içerikle alakalı yorum yapın da konuyu "esas"tan tartışalım.

Mesela bana "hayat"ın ne olduğunu anlatın. "Sistem sorunu" diye tanımladığım soruna makul bir cevap verin. Doğal seleksiyonun dünyada tam tersi yaşanıyor olmasına, cinsiyet ayrımına, ara türlere, maksimum düzensizliğe ve saireye cevap verin.

İçeriği tartışacak bilgisi olmayan adam usül savunması yapar. Bana skolastik eğitim sisteminde üretilmiş çerçeveleri çakarak usül savunması yapmayın, rica ediyorum. Özgün düşünceniz varsa koyun ortaya, tartışalım da, müsademe-i efkardan, barika-i hakikat çıksın.

Adsız dedi ki...

tamam, ama önce birşey sormam gerek, olayı bilimsel bir şekilde mi tartışalım dini bir şekilde mi. Şunu bilmenizi isterim ki, evrim ci bir bakış açım var diye inançsız bir insan değilim. Kuranı Kerimin her bir ayeti benim içinde tartışılmazdır, Peygamber Efendimiz Hazretlerinin de her bir hadisi başımızın üstündedir. Bu konularda boynumuz kıldan incedir. Ben açıkçası olayı bilimsel bir açıdan ele alalım derim. Ve bilimsel yöntem basit bir yöntemdir. Felsefe eski yunan zamanında evrenin temel tözünü sormuş, düşünmüş. Eğer bilimsel yöntem olmasa idi hala ateş, su, toprak, tahta diye tartışma devam ederdi. Şuan teknoloji bilimsel yöntemin bir ürünüdür.
Evrimle ilgili tartışmaya evrim nedir diye başlamadan önce diğer sayfada yani BYLOCK ile ilgili teknik izahat sayfasında verdiğiniz bilgiler için teşekkür ederim. O sayfada birçok soruma cevap yazma nezaketi gösterdiğiniz için teşekkürler.

Adsız dedi ki...

Evrim, biyolojide canlı türlerinin nesilden nesile kalıtsal değişime uğrayarak ilk halinden farklı özellikler kazanması sürecidir. (wikipedia) Doğru bir tanım
Yani evrim teorisi ilk canlının nasıl ortaya çıktığını açıklamaz. Bunla ilgilenmez.
Bir farenin kuyruğunu kessek doğan fare gene kuyruklu doğar. Bunu kaç nesil devam ettirirsek ettirelim fark etmez. Fare devamlı kuyruklu olacaktır. Farenin kuyruksuz hale gelmesi şu şekilde mümkündür. Mutasyon sonucu eğer kuyruksuz bir fare doğar ve bu fare bu özelliğinden dolayı hayatta kalma noktasında diğer farelerden daha avantajlı olursa zamanla kuyruksuz farelerin sayısı artar, kuyruklu farelerin sayısı azalır ve zamanla yok olur. İşte olay az çok bu şekilde gerçekleşiyor. yani iki etken önemlidir; mutasyon+doğal seçim

Adsız dedi ki...

Şimdi yazınızı satır satır eleştirmeye başlayayım; (ama hergün bir iki paragraf)

1)"Bir dine inanıp da kuralları ile bağlı kalmak istemeyen insanlar, vicdanlarını rahatlatmak için dinleri ve dolayısıyla Yaratıcıyı inkar etme ihtiyacı hissediyorlar. Bir Yaratıcının varlığını inkar ettikleri durumda da kainatın ve canlıların ortaya çıkış şekline bir cevap bulmaları gerekiyor. Aksi takdirde gerçeği aramaya programlı vicdan onları rahat bırakmıyor."

ELEŞTİRİ: Belki dediğiniz şeyler bazı insanlar için doğrudur ama inançlı bir müslüman olarak ne Allah ın varlığını ve birliğini ne de peygamber efendimiz hazretlerinin resul olduğunu inkar noktasına gelmedim. Evrim teorisinin çıkışı bile darwinden 1000 yıl önce el nazzam ve el cahız gibi müslüman alimlere dayanır. Evrim bilimsel bir teoridir ve bir inanç değildir. Bilimsel bir yolla teori çökerse bir teori olmaktan çıkar ve bunun peşini bırakırız. Lakin islam, kuran, peygamber efendimiz bizim için tartışma dışıdır. Bu bir iman konusudur. Biz Allah ın varlığına ve peygamber efendimiz hazretlerinin onun kulu ve elçisi olduğuna iman etmişizdir. Bunun için bize bilimsel veya doğa üstü deliller gerekli değildir en büyük delil en büyük mucize olarak kuranı kerim yeterlidir.



2) Evrim Teorisi de bu ihtiyaca binaen ortaya atılmış bir teoridir. Ve adı üstünde, "Teori"dir. Bu teori canlıların evrimleşmesi üzerine bina edilmiştir. Ama en büyük eksigi, "hayat"ın evrimleşmesidir. Evrim Teorisyenleri buna bir açıklama getirmekten acizdir. Bu yüzden bu konuya girmek de istemezler.

ELEŞTİRİ: Bilimde kanun olmaz. Mesela yerçekimi kanunu. yanlış bir ifadedir. Kütle çekim teorisi daha doğrudur. Einstein ın genel görelilik teorisiyle biliyoruz ki kütlkenin kütleyi çektiği falan yok. Kütle uzay zamanı eğiyor ve eğrilen uzay zamanın diğer kütle üzerindeki etkisi bize kütle çekimi gibi geliyor. Vesselam demek istediğim bilimde kanun olmaz. En üst bilimsel gerçeklilik teoridir. Ve teoriler her zaman değişebilir. Hayat konusuna gelince; evrim ilk canlıyı açıklamaz. Bunla ilgilenmez. Çünkü bir din inanç veya felsefe değil. Evrimin konusu bir canlı türünün başka bir canlı türüne nasıl dönüştüğüdür.
Bu konu hakkında canlı nedir hayat nedir gibi çok güzel sorular sorulabilir. Ama galiba bunlar bizimde konumuzun dışında.

Sultan-ı Yegah dedi ki...

Üstad tek satır diyeceğim.

"https://en.wikipedia.org/wiki/Evolution"
"All life on Earth shares a common ancestor known as the last universal common ancestor (LUCA),[4][5][6] which lived approximately 3.5–3.8 billion years ago,[7] "

Daha girişteki ilk cümle bu iken, "Yani evrim teorisi ilk canlının nasıl ortaya çıktığını açıklamaz. Bunla ilgilenmez." diyorsunuz. Bu bir tezattır. Ya siz Evrim Teorisinin ne olduğunu bilmiyorsunuz. Ya da kendinize göre revize ettiğiniz farklı bir teoriye inanıyorsunuz.

Bana mutasyon/doğal seleksiyon gibi mekanizmaları, ilkokul çocuğuna anlatır gibi de anlatmayın rica ediyorum. O mekanizmaların teorisini ben de biliyorum. Ama pratiği öyle işlemiyor onların. Başta insan ırkı olmak üzere hayvan türlerinin çoğu kendi zayıflarını koruyor. Hatta güçlüler zayıflara hizmet ediyor ve daha çok eleniyorlar. Mutasyonların ise çoğunluğu zararlı ve çoğunluğu genetik olarak aktarılmıyor. Mevcut sistemin oluşması için gerekecek mutasyonlar ise, trilyonlu sayıların, milyarlı permutasyonları kadar düşük ihtimaller. Bu rakamların ne demek olduğunu da google'a sorun isterseniz. Size kainattaki atomların sayısının, kainatın ömrünün milisaniyeleri ile çarpımının, bu sayıların yanında ne kadar küçük kaldığını anlatsın.

Ben diyorum ki "Arkadaş, adam arka arkaya 500 zar atmış, hepsi 6-6 gelmiş. Buna tesadüf denmez. Ortada ya hileli zar var, ya da başka bir kurgu var."
Sen diyorsun ki "Abi bak bu zarı atarsın, bu zar 6 rakamdan biri gelir. Buna zar atma denir. Bunda 6-6 gelme ihtimali 1/36'dır. Falan filan"... Alakasız yani.

"En baştan anlat derken, bebekliğine in demedim" derler ya, o hesap...

Sultan-ı Yegah dedi ki...

Sizin eleştirinizin eleştirisine gelince...

1) Siz inançlı bir Müslüman olabilirsiniz. Evrimin en büyük savunucuları, en ateşli ateistlerdir (Richard Dawkins gibi). Çıkış noktası da budur. Bugün sizin farklı düşünüyor olmanız, çıkış noktasını farklı yapmaz.
Evrim, Darwin'den önce yok hükmündedir. Evrime benzer görüşler tek tük ortaya atılmıştır ama, bunlar daha çok türler arasındaki benzeşim ve başkalaşımla, veya formlarla alakalı görüşlerdir ve nadirdir. Evrim Teorisinin ortaya çıkışı Darwin'le olmuştur. Fikirlerinin özü de hayatın başlangıcını izah etmeye, ve o güne kadar yapılanlardan farklı olarak, bir Yaratıcı veya Tanrı yerine, rastlantıya bağlamaya dayanır. (Origin of species...)

2) Bilimde kanun olmaz da ne demek...
"https://en.wikipedia.org/wiki/Physical_law"
Açık tanımı var her yerde. Bütün literatüre işlemiş. Kanun tabi ki var. Nasıl yanlış ifadeymiş...
Kanun yanında, o kanunun teorisi de var, o ayrı. Kanun, formülize edilmiş bir doğa olayı. Teori ise, onu açıklamaya çalışan görüşler. Yerçekimi hala izah edilebilmiş değil. Einstein'in görüşü de sadece görüş. Gravity'nin ne olduğu henüz net olarak ortaya konmuş değil. Ama "Law of Gravity" var, çünkü gözlenebilir ve ölçülebilir bir durum.

Teori de en üst bilimsel gerçeklik değildir. Bunu nereden çıkardınız anlamadım...

Hayat konusunda da, Evrim tabi ki ilk canlıyı açıklar. İnsan olarak nereden geldiğimizi, onun nereden geldiğini ve nihayetinde hayatın nereden başladığını açıklar. Hz. Adem'i kabul ediyor değil ya... Ama o açıklamada, ilk canlının evrimleşmesini anlatsa da, hayatın evrimleşmesini anlatmaz, anlatamaz.

Hayat, Allah'ın sıfatlarından biridir ve canlılara hafif bir gölgesini bahşetmiştir. Tezahürü olarak görünenler ise, gene Allah'ın diğer sıfatlarından olup, hayatla görünen özelliklerdir. İlim, irade, kudret, sem', basar ve kelam. Bunların hepsi Allah'ın sıfatlarıdır ve canlılarda zayıf bir gölgesi, bir numunesi bulunur.

İlim, irade, kudret, görme, duyma, konuşma. Bunlar cansızlara atfedilemez. Hard diskteki bir bilgi, veridir (data) ama insanda o ilim olur. İrade zaten apayrı bir şey. Kudret hakeza. İrade ettikten sonra, elektronları ve atomları nasıl harekete geçiriyoruz da, vücudumuz hareket ediyor? (Sinir sistemi, iletim vb. demeyin, ilk sinyal bir kudret gerektiriyor. Onu gerçekleştiren İrade, bunu nasıl yapıyor).
Görme-Duyma dediğiniz, dış dünya ile ilgili verileri almak (receive), konuşma (transmit) ise bunları iletmek. Bu çok garip bir şey aslında ve sadece canlılara özel.

Dış dünyada bir takım hadiseler gerçekleşiyor. Siz bunları görme ve duyma vasıtası ile algılayıp, bir manaya çevirerek, kaydediyor ve bir ilim sahibi oluyorsunuz. Sonra bu manayı bir başka canlıya aktarıyorsunuz. Bu esnada fiileri harekete geçiren bir iradeniz var. Ve bir kudrete dayanarak bunları yapıyor. Ve saire. Detaylı düşünürseniz anlayacaksınız.

Elhasıl, Allah'ın 7 sıfatı olan Hayat, İlim, İrade, Kudret, Sem', Basar ve Kelam bütün canlılarda istisnasız görünür ve cansızlarda da bulunmaz. Evrim buyursun bu kavramların çıkışını bir izah etsin de, ondan sonra gelsin bana LUCA'yı dayatsın.

(Sizin evrimi algıladığınız şekli, kendi kafanızda Müslümanlaştırdığınız bir teori. Türlerin kendi içerisinde zamanla başkalaşıma uğrayabilmesi ve saire. Böyle bir şeyi Allah dilemişse, bu mümkündür. Küçük çapta zaten örnekleri var. Ama ne dereceye kadar başkalaşım gerçekleşmiştir, o kısmı biraz muğlak. Belki türlerin sınırlarına kadar giden, ama türler arası geçişe izin vermeyen bir evrim mekanizması vardır kainatta. Bu farklı bir şey. Siz muhtemelen buna inanıyorsunuz. Benim makalede reddettiğim, evrensel bilimin kabul ettiği Evrim Teorisi, ki onun kökü zaten Ateizm'e dayanak olmaktan gelir.)

Adsız dedi ki...

"Belki türlerin sınırlarına kadar giden, ama türler arası geçişe izin vermeyen bir evrim mekanizması vardır kainatta. Bu farklı bir şey. Siz muhtemelen buna inanıyorsunuz. Benim makalede reddettiğim, evrensel bilimin kabul ettiği Evrim Teorisi..." demişsiniz.

Yok gardaşım öyle değil. Pozitif bilim ne diyorsa bende onu diyorum. Bir türün kendi içindeki değişiklikten bahsetmiyorum. O zaten evrim değil, uyumdur(adaptasyon).Bir türün başka bir türe dönüşmesinden bahsediyorum.

İlk canlıyı evrim açıklamaz. Ortada ilkelde olsa bir canlı vardır. Bakteri amip felan farketmez. Bu insana dönüşür. Cansız varlıkların canlı varlıklara dönüşmesi abiyogenez tarzı teorilerle açıklanır. Hiç bir bilimsel yazıda cansız varlıklardan insanın çıkışı evrim olarak anlatılmaz.

Kanun konusunda; eskiden dediğiniz gibiydi. Ama şuan kanun diye birşey yok. Herşey değişime açık. Çok net ölçümü yapılan ve binlerce kez doğrulanan teorilerin bile birer teori olarak kalması daha uygundur.

Darvinden önce evrim bal gibide vardı. El nazzam ve el cahız maymunun insana dönüşebileceğini açık açık yazmışlardı.

Adsız dedi ki...

3-"Hayat" atomların içinde mevcut sihirli bir güç mudur? Bir enerji formu mudur?Cansız olan atomlar, bir canlının vücuduna girdiklerinde hangi kanunlar dahilinde iş görmektedir? Ne yapılıp edileceğine karar verdiği düşünülen DNA ve RNA da haddi zatında cansız atomlardan oluşan moleküler yapılardır. Hayatın özü bunlar mıdır?Canlılar Karbon, Azot, Hidrojen, Oksijen gibi 4 temel elementten oluşur. Hatta bu elementler zamanın filozofları tarafından Toprak(Karbon), Hava(Azot), Su(Hidrojen), Ateş(Oksijen) şeklinde tanımlanmıştır. Peki havada, suda, toprakta cansız halde bulunan bu atomlar, canlı vücuduna girince nasıl "hayat" buluyorlar?Ve en başta, bu "hayat" denilen meçhul, nasıl evrimleşti? Elementler bir araya gelince sihirli bir değnekle mi canlandılar?
Eleştiri: daha oncede belirttigim gibi bunun evrimle bir ilgisi yok. Evrim bir canli türünün baska bir canlı türüne dönüşmesi ile ilgilenir. Ilk canlı türünü aciklamaz. Ama bu konu evrim harici konusmak icin çok ideal. Hayat nedir? Canlı nedir? Tahta bir masa canlı mıdır? c h o n hayat icin yeterli midir? Canli ve cansiz kimyası bizim birer uydurmamiz mi?

Sultan-ı Yegah dedi ki...

Üstad anlaşamıyoruz, anlaşamayız. Senin iddia ettiğin konu, Evrim ile yaratılışın bütünleşebileceği. Ben de diyorum ki, Evrim, Tanrı inancını reddeder ve her şeyi tesadüflere ve doğa mekanizmalarına bağlar. Evrim, kainatta görülen "kasd ve irade"yi reddeder. Bir üst varlığın ilim ve sanatı ile bunları yaptığını reddeder.

Bilim dünyasındaki Evrim ile bir Yaratıcı inancı bağdaşmaz. Evrim zaten "Ya bir Yaratıcı yoksa, bu canlılar nasıl ortaya çıktı" sorusuna cevap olarak ortaya atılmıştır. Darwin'in geçmişine bakarsan, ilk çıkış kaynağının Allah'ı inkar etmek olduğunu da görürsün.

Çocuk yaşta annesi ölüyor. Sonra gençliğinde babası zorla papaz okuluna gönderiyor. Orada okumak istemiyor ama nihayetinde başarılı bir papaz olarak da mezun oluyor. Sonra büyük bir geziye çıkıyor. O gezi esnasında doğada gördüğü vahşilikleri, Allah'ın rahmeti ile bağdaştıramıyor. Dünyadaki zulüm ve haksızlıkları, açlık ve ölümleri düşündükçe, Hristiyan inancındaki sonsuz rahmet sahibi bir Yaratıcı ile birleştiremiyor.

Sonrasında evrim teorileri üzerine kafa yorarken kızı ölüyor ve ondan sonra da Allah inancı zayıflıyor ve artık kiliseye gitmemeye başlıyor. Ondan sonra herşeyi evrim üzerine bina etmeye başlıyor.

Siz bugün kendi inancınız gereği buna inanmayabilirsiniz. Ama mevcut Evrim teorisinin ortaya çıkışında bu vardır. Bunlar da açık kaynaklardır, öyle uydurma hikayeler değil. Açın Darwin'in hayatına/biyografisine/mektuplaşmalarına bakın.

"It is revealed that after Annie becomes ill in 1851, Darwin takes her to the Worcestershire town of Malvern for James Manby Gully's water cure therapy, against Emma's will. Annie's condition worsens, and she ultimately dies after her father, at her request, tells her Jenny's story once more. Darwin is devastated, and her death sharpens his conviction that natural laws have nothing to do with divine intervention. To his contemporaries, this is an idea so dangerous it seems to threaten the existence of God. In a box in Darwin's study, we discover the notes and observations that will become On the Origin of Species.

Having read his 230-page synopsis, Darwin's friends in the scientific community, Joseph Dalton Hooker and Thomas Henry Huxley, also encourage him. Huxley admiringly tells Darwin that with his theory he has "killed God", which fills Darwin with dread...."

Evrimle ilk canlının ilgisi yoktur demek, Evrimi sadece bir başkalaşım mekanizmasına indirmektir. Bu zaten çok öncesinden beri tartışılan, konuşulan bir şey. Ama öncesinde evrim görüşleri içerisinde Yaratıcının inkarı yok. Darwin'den sonra var. Mesele bu.

Benim de bu mekanizmaya karşı çıkmam, Allah'ın varlığını ve isim ve sıfatlarını inkar ettiği için. Yoksa Allah'ın yarattığı kanunlar çerçevesinde canlılar içinde değişimler/dönüşümler var. Bunlarla benim derdim yok. Benim derdim, ateizmin dayanağı olan Evrimle.

Adsız dedi ki...

Kuantum mekaniği dinsizligin veya bir dinin temeli midir? Hayır. Evrim de aynen öyle. Bizim maymunlarla ortak bir atadan gelmemiz onunda baska bir turden...vs. yani bir türün baska bir ture donusmesi ile tanrinin olmamasi arasinda nasil bir iliski var.
Nitekim el nazzam ve el cahizin yazdigi kitaplar var ortada. Hangi ayet yada hangi hadis yaradilisi acik acik net bir sekilde acikliyor. Allah istedigi herşeyi istedigi gibi yaratir. Bir matematik bir surec kullanir. Gokleri veri yeri istese bir anda yaratir ama oyle yapmadigini soyluyor. Vesselam demem o ki bize kuranda veya hadislerde apaçık soylenmeyen konularda, bence hukum vermekte acele ediyoruz. Ben kurani ve hadisleri okuduğumda evrimi görebiliyorum mesela ama bu benim yorumum. Apaçık bir ayet yada hadis yok. O yüzden islam evrimi destekler dersem isin içine kendi yorumumu katmış haddimi aşmış olurum. Peygamber efendimiz hurma sizin halanizdir buyurmuslardir. Bu benim icin yeterli değildir. Ama efendimiz acik acik bir canli turu baska bir canli türüne donusebilir veya donusemez deselerdi konu cok farkli olurdu. Vesselam benim için evrim bilimsel bir teoridir. Dinle veya dinsizlikle bir alakası yoktur.

Sultan-ı Yegah dedi ki...

Bu durumda Hz. Adem'in maymundan gelmiş olması ile alakalı Dini Görüşünüzü de Kur'an ve Sünnete dayanarak bir izah edin de, biz de aydınlanmış olalım...

Adsız dedi ki...

Aslında evrim teorisine göre insan maymundan gelmemiştir. Günümüzdeki maymunda tıpkı günümüzdeki insan gibi evrim sürecinin ileri bir halkasıdır. Bizler ortak bir atadan geldik. Bazı bilim adamları ise bu gerçeği şu şekilde ifade ederler; Biz maymundan gelmedik, biz zaten bir maymun türüyüz. Aslında hayatın suda başladığı düşünülürse Bizler balıktan geldik şeklinde de değişik tarzlarda ifade edilebilir. Demek istediğim aslında ortak bir ata var. Gerçek bu.Ama ilk canlı kim. Bu işte evrim teorisinin konusu değil. Abiyogenez teorisi derki; Canlılar cansızlardan gelmiştir. Bunu şu şekilde ifade edebiliriz. Hepimiz topraktan geldik.

Hz. Adem konusuna gelince;
Bu konuda kuranda birçok ayet olmasına rağmen açık ve net bir yaratılış anlatılmıyor. Hz Ademin cennetten uzaklaştırılması, topraktan yaratılması vb. birçok konu olmasına rağmen evrim teorisini reddedetme noktasında açık ve net tek bir ayet veya hadis okumadım. Nitekim daha öncede bahsettiğim gibi bir bilim insanı olarak evrim teorisini savunmam kuran ve hadislere değil bilimsel yönteme dayanır. Evrim benim için dini bir mesele değil bilimsel bir meseledir.O yüzden bu konu hakkındaki fikirlerim sabit ve değişmez değildir. değişime açıktır.
Nitekim peygamber efendimizin "Allah, Adem'den Önce Yüzbin Adem Yarattı" şeklinde hadisinden, ibni arabinin bu konudaki fikirleri vs. ilk insan hz. adem miydi? sorusunu bile zamanında islam alimleri tartışmışlardır.

Adsız dedi ki...

4- "Ayrıca ortada çok büyük bir "Sistem Sorunu" vardır. Mutasyon-seleksiyon gibi detaylarla uğraşan teorisyenler maalesef bu sorunu görmüyorlar, görmemezlikten geliyorlar.

Söyle ki:
Sistem, içindeki parçalarla bir bütündür. Parçaların bir kısmının yokluğu, sistemin de yokluğunu getirir.

Ekosistemi düşünün. Birbirine mutual şekilde bağlı pek çok canlı var. Bunların hepsinin bir anda evrimleşmesi gerekiyor. Ya da koordineli bir şekilde evrimleşmeleri gerekiyor. Aksi takdirde sistem olmaz. Sistemin içindeki canlılar da yaşayamaz. Avlanacağı canlı olmayan bir avcı yaşayamaz misali.

İnsan vücudunu düşünün. İnsan vücudu tüm sistemleri ile bir bütündür. Dolaşım Sistemi, Boşaltım Sistemi, Sinir Sistemi, Üreme Sistemi, Solunum Sistemi, Hareket Sistemi... Bunların hepsi kendi içinde bir sistemdir. Bir parçasının yokluğu tüm sistemin yokluğunu getirir. Ve bütün bu sistemler de insan Vücudu Sisteminin parçalarıdır. Herhangi birinin yokluğu İnsanin yokluğunu getirir. Bu sistemleri eksik olan bir canlı yaşayamıyor. En basit bir canlıda bile bu sistemlerin çok basit versiyonları mevcut. Bunlar bir anda gökten zembille düşer gibi mi ortaya çıktılar? Yoksa bu sistemler toplu olarak bir anda mı evrimleştiler? Tek tek kendi içlerinde koordineli evrimleşmeleri bir yana, kendi aralarında da koordineli evrimleşmeleri gerekiyor. Ve bu evrim esnasında bu sistemlerin tamamının çalışır halde olması lazım ki canlının hayatı devam edebilsin.

Örnek vereyim:
200 çeşit parçası olan bir motor düşünün. Bu motorun yapım aşamasında bu motor çalışmaz. Bütün parçaları tam ve çalışır hale geldiğinde çalışabilir. Siz bir motordan milyon kat kompleks bir canlının, bütün sistemlerinin yapım aşamasında da çalıştığını (hayat sahibi olduğunu) farzediyorsunuz.

Bu büyük bir çelişkidir.

Bunları birleştirin. Dünyadaki hayatı toplu bir sistem gibi düşünün. Bu sistemi oluşturan en küçük parçadan en büyük parçaya kadar bütün sistemler bu sistemin devamı için geçerli. Bu durumda bütün bu sistemlerin en başta mevcut olması gerekiyor.

Geçelim."

ELEŞTİRİ:
Evet bu süreçte belki milyarlarca belki daha fazla tür yaşayamamıştır, varlığını devam ettirememiştir. Mevcut türler gelip geçenler arasında deryada damla bile değildir. Ve süreç basitten karmaşığa doğru olmuştur. Yani suda hayatın başladığını düşünürsek ilk canlı muhtamelen göremiyordu, yani bir görme sistemi yoktu. Çok ilkel bir canlıydı. Görme süreci, karaya çıkması vs. bunlar biranda olmadı. bir süreç içerisinde basitten karmaşığa doğru oldu...

Adsız dedi ki...

5-Evrim Teorisinde "Zayıf"ın yasama hakkı yoktur. Doğal Seleksiyon vardır. Peki o zaman yavru halindeyken en aciz varlık olan insan nasıl seleksiyona uğramadı? Bunun mantığını oturtabilen var mi? 6-7 yaşına gelene kadar anneye muhtaçtır insanoğlu. En baştaki anne nereden ortaya çıktı? Parça parça evrimleşerek gelindiyse, ilk canlının anneye ihtiyacı yoktuysa, bu ihtiyaç nasıl ortaya çıktı? Bu ihtiyaç ortaya çıktığında, yani ilk aciz bebek ortaya çıktığında, bu bebek neden doğal seleksiyona uğrayıp ölmedi? Sonuçta bunun bir çıkış noktası olması lazım. İşin garip tarafı, yavru iken en aciz varlık olan insan, tüm canlı hayata hukmeden bir varlık.Bunu geçelim, insan evrimleşmesi noktasında erkek-dişi olayı nasıl açıklanıyor?İnsan eşeyli üreyen bir varlık. Teorideki ilk canlı ise eşeyli üremiyor. Peki insan hangi evrede eşeyli üremeye geçti? Bir anda damdan düşer gibi mi oldu bu? A canlısı bölünerek çoğalıyordu. Ya da kendini dölleyip çoğalıyordu. Sonra doğan canlı, mutasyon sonrası eşeyli üreyen bir canlı olarak doğdu. Peki bunun eşi nerde?? Dişi ve Erkeğin evrimleşmesi mevzusu evrim teorilerindeneden anlatılmaz? Cinsiyet ne zaman ortaya çıktı? Cinsiyetsiz olan canlı bir mutasyon sonucu dişi ve erkek genlerine sahip oldu da, doğan çocukları birbiriyle mi çiftleşti? Bu derece büyük bir mutasyon, bir nesilde nasıl mümkün olabilir? Yoksa aynı anda, aynı mekanda, aynı canlı türünün iki farkli bireyi evrimleşerek, biri dişi-diğeri erkek yavru doğurmuş, ve bunlar birbiriyle çiftleşerek sonraki nesli mi oluşturmuştur?Tek bir insanın evrimleşmesi bile bu kadar düşük bir ihtimalken, aynı evrimin, aynı yer ve aynı zamanda dişi-erkek farklılığı ile iki kere gerçekleşmesi ne derece mümkündür? Peki bunun eşeyli üreyen milyon çeşit canlı türü için aynı şekilde gerçekleşmiş olması ne derece mümkündür?-
Eleştiri:
Yavru ile ilgili olarak diyecegim sudur. Tahmin bile edemeyecehginiz kadar cok yavru bu süreçte olmus ve bir o kadarda tur yok olmuştur.
Urrme ve cinsiyetle ilgili asagidaki makale açıklayıcı olacaktır.
http://www.evrimagaci.org/makale/397

Adsız dedi ki...

6-Bunu geçelim, ara türler neden yok?
İki maymun evrimleşti diyelim. Onların çocuklarından bir nesil oluşması, o neslin içinde bazı bireylerin mutasyonla değişmesi ve gelişmesi, o bireylerden oluşacak nesilde bunun yine tekrarlanması lazım. Bu durumda aradaki bireylere ne oldu? Neden ara türler yok? Zayıftılar ve seleksiyona uğradılar deniyorsa, neden en başta seleksiyona uğramadılar? Yani X ve Y maymunları Z yavrusunu doğurdu, bu yavrunun neslinde bu iş tekrarlandı ve insan ortaya çıktı. Z yavrusu ne oldu? Doğal seleksiyona uğradı, kayboldu deniyorsa, bir sonraki nesli nasıl doğurdu? Yok yaşadı deniyorsa, örnekleri nerede? Maymun ile insan arasında bir ara tür mevcut mu dünyada?

Fosilleri var deniyor. İnsan için maymun kafataslarını montajlayarak ara tür fosili oluşturan meşhur evrimciler, bu işi tüm canlılar için de yapmayı düşünüyor mu?

Ayrıca Doğal Seleksiyon neden en başta maymunları selekte etmemiş? Öyle ya, maymundan daha üstün bir türe evrimleşen insanoğlu, Doğal Seleksiyon kurallarına göre oradaki diğer maymunlara yaşam hakkı tanımaması lazım. Zayıf türün yok olup, güçlü türün domine etmesi lazım.

Hadi karambole yaşadılar diyelim. Aradakiler de karambole seleksiyona uğradı gittiler. Ara türlerin kalıntıları nerede o zaman? Dünyada milyon çeşit canlı var. Bunların hepsi bir şekilde evrimleşmişse, ara türler nerede? Bunların seleksiyonu nasıl gerçekleşmiş? Ara türler hep seleksiyona maruz kalmışsa, sonraki tür nasıl ortaya çıkmış?

ELEŞTİRİ:
Zibil gibi aratür vardır.

Adsız dedi ki...

7) Evrim noktasında en ters gelen noktalardan biri de "maksimum düzensizlik" prensibi.

......... sona kadar olan kısım.

Eleştiri:
Bir fizikçi olarak şunu söyleyebilirim termodinamik maksimum düzensizliği öngörmez.
Bu genelde olan bir durumdur. Ama kapalı bir sisteme enerji verirseniz entropi azalır enerji artar. Aksi taktirde herşeyin darma duman olması gerekirdi.

Tesadüf kavramına gelince bu tamamen evrimi bilmeyen insanların veya hristiyan veya müslüman dincilerin uydurması. Onlara göre evrim demek tesadüf demek. Eğer bir insan evrimi tesadüf kelimesi ile anlatıyorsa evrim hakkında hiçbirşey bilmiyor demektir.

Dinsizlik konusuna gelince; Evet evrimi dinsizliğe alet edip, onu ateizm veya kendi ideolojileri için kullanmak isteyen insanlar tok değil. Bolca var. Çoğu da sosyalist, kominist veya ateist insanlar. Ama bence din adına evrim teorisine elinde hiçbir bilimsel dayanak olmadan karşı çıkan müslüman ve hristiyan insanlardan hiçbir farkları yok. Nitekim evrimle tanrının olup olmaması arasında hiçbir ilişki yok. Dünya yuvarlak diye kilise çöktümü. Hayır. Hatta evrim konusunda da yola geldiler ve darwinden ölümünden yılar sonra özür dilediler diye biliyorum. Vesselam yarın birgün bizimkilerde bak işte kuranda şu ayette evrim yazıyormuş, islam alimleri zaten darwinden 1000 yıl önce bunu söylemiş cart curt derler.

Aslında bizim eksiğimiz çok. Biz onu bunu eleştireceğimize önce kendimizi eleştirelim. Eleştirn insanları dinsiz kafir ilan etmeyelim. Hayat beyaz siyah değil. Gri. Herkesin doğrularıda var yanlışlarıda. Gazali büyük bir alim olabilir ama islam dünyasına verdiği zararda fazla. Gazaliyi yetiştiren bu islam alemi harezmiyi, ibni rüşdü, ibni haldunu, ibni sinayı ...vs. de yetiştirmiş. Demem o ki artık at gözlüklerini çıkartalım. Allah ın peygamber efendimizin söylemediği emretmediği şeyleri din diye bize dayatmalarına karşı çıkalım. Araştıralım, okuyalım, sorgulayalım. ====SON====